Buranın en çok bu zamanını seviyorum..
Akşam vaktini, pardon; gecesini…
Balkonda oturmuş, ayaklarımı masanın altındaki korkuluklara uzatmışım, bilgisayarım kucağımda…
Çok büyük olmasa da çimleriyle uğraşmaktan büyük zevk alan babamın, ve bıraksanız günün her saati yeni çiçekler ekebilecek ve ekmiş olduklarıyla sürekli ilgilenen annemin; zamanının büyük çoğunluğunu geçirdikleri bir bahçesi var bu evin.
PEMBE EVİN.
Zamanında “teras”ındaki mermere oturup çok şey düşünmüşlüğüm, çok düş görmüşlüğüm ve çok büyük çökmüşlüklerimi paylaşmışlığım da vardır, ki büyümüşlüğümün hikayesinin bir ayağıdır belki de o terasın mermeri…
Belli aralıklarla monte edilmiş 3 tane beyaz ışık var.. ve her ışığın önünde bodur çam ağaçları.
Büyümüyorlar. Öylece duruyorlar. Güzellik katıyorlar. Aslında hareket etmiyorlar gibi duruyorlar ama ben fark ediyorum, dalları yer değiştiriyor. İster rüzgar dallarına yön veriyor olsun, ister çam ağacı kendi kendini hareketlendiriyor olsun, banane, nasıl olduğu şuan ne umrumda ne de amaaann… Hareket ediyor mu; ediyor…
Dikkatimi dağıtacak o kadar çok şey var ki aslında şuanda burada bunları yazarken, ama yine de inatla yazmaya çalışıyorum.
Bir de su sesi var… Yan bloktakiler bahçelerindeki çimleri suluyor. Çimlerin yanmaması için ya sabaha karşı sulamak gerekirmiş ya da güneş tamamen çekildiğinde, çimler soğuduğunda; gece vakti.
Eğer bu zamanlar dışında sulanırsa çimler yanarmış.. Ölürlermiş. Büyümez sararırlarmış.
Her şeyin zamanı var mı ki şu hayatta. Her şeyi yapmak için yaşamak için bir zaman mı biçiyoruz ki yaşamaya… beklediklerimizin hayal ettiklerimizin zamanı ne zaman ya da kaybettiklerimiz zamanında mı kaybedildi ki.. Ellerimizden kayıp gidenlerin zamanı ya da yeni gelenlerin geliş anı. Hangisi istediğimiz gibi hangisi planladığımız gibi.
Şimdi şöyle durdum da bi düşündüm… Gözümün önüne geldi suratını mıncıklamaktan zevk aldığım.. gülümsedim bu tabirime şimdi. “suratını mıncıklamaktan zevk aldığım”. Hatta şimdi bir de SMS atıcam ona utanmadan. Ne utanıcam be banane
Şu an çok harika bir şey oldu. Öyle harika bir şey oldu ki “aaaaaa” diyip kahkaha attım. Yetmedi üstüne bi kere daha “e yok artık” dedim ve yine kahkaha attım.
Boşuna zevk almıyorum işte suratını mıncıklamaktan =)
Öyle değişik şeyler yazacaktım ki şuraya, hepsini unuttum gitti.
Neyin zamanıymış pardon?
=) zaman mı düşünüyorduk zaman mı yazıyorduk?
O zaman bu zaman değil.
Zaman… O’nun zamanı…
Zaman… Ben’im zamanım…
Bence zaman şimdi karşımdaki ışıkların vurduğu çimlere bakarak bir de arkamdan gelen minik böcük sesleriyle birlikte zaman; Biz’im zamanımız…
Zaman.. Hep Biz’im olsun…
Zaman hep BİZ ZAMANI olsun...
Hadi keyifli zamanlar…
Şunları şunları yazacağım, bu kadar şey yazacağım diyerek kuruyorsun, planlıyorsun işte kafanda.Ama çoğu şeyi unutup gidiyorsun bazen.Daha farklı şeyler çıkıyor ortaya belki de yazmak istediklerinin daha iyisi bazen. :)
YanıtlaSilKeyifle okudum gerçekten, yüzüme tebessüm düşürebilen bir yazı onu anladım.Tebrik ediyorum. Devamını bekliyorum. :)
Saygılarımla...
:)) teşekkürler.. Devamı gelecek..
YanıtlaSilUmarım...
Sevgiler... :)
"biz zamanı" ve "biz" hayatında hep içi dolu bir şekilde varolsun cicim..
YanıtlaSilannenin çiçekleri ve çiçek sevdası beni öldürecek zaten..en kısa zamanda pembe evinde pembe hayallerini dinlemek istiyorum :)
"BİZ"ne boş bi kelimeymiş...
YanıtlaSil"BİZ" ne dolu bi kelimeymiş...
Annemin bahçesini görmelisin bence de... Pembe evimize renk kattılar daha da.. Ve bir de babamın yeşertmek için büyük çaba verdiği ve sonunda yeşertmeyi başardığı çimleri... :)
başarılar en severek yaptıgın iş en mutlu olduugn andır
YanıtlaSilbenim bloguma girme senin gelmene degecek kadar güzel yazılar yok
HİH_webci, teşekkür ediyorum. sanırım kendi blogunla ilgili yazdığın o cümleyi diğer bloglardaki yorumlarda da yazıyorsun, rastladım çünkü..peki girmem senin bloguna ;) tekrar teşekkürler.
YanıtlaSilKaramsar bir yazı diyerek başladım ama sonra çok keyifli bir yazıya dönüştü
YanıtlaSilNe güzel anlatıyorsun :)
hehehe... sevda, benim icin de sonu cok keyifli olmustu gercekten..
YanıtlaSiltesekkürlerrr :))
sevgiler..