Cuma, Ocak 29, 2016

bahara doğru giderken vol.9

hani olur ya, bir şeyleri çok beğenirsiniz ve benim olsun istersiniz. onu almak için kafanızda "şu da olsun alıcam, bu da olsun alıcam" diye şartlarsınız belki kendinizi,

ben de derdim ki, evlenirsem eğer bir gün, bu tabaklardan alıcam evime

şimdi sizlere SECDUS 'dan bahsetmek isterim...

burası harika bir dükkan, içeride el emeği tasarlanmış tabaklar var.
dükkan SÖĞÜTLÜÇEŞME- KADIKÖY' de,
Ve çok cici bir sahibi var. 

öyle ki içeri girdiğinizde sanki en yakın arkadaşınızın evine girmiş gibi hissediyorsunuz, öyle sıcak bir karşılama var yani...

tabaklar dükkanın farklı yerlerine farklı şekillerde dizayn edilmiş konumlandırılmış ve yalnızca tabak değil tabakların desenlerine uygun kupalar, demlikler ve daha bir sürü şey var...

hangisinden seçsem acaba diye kafanız karışırken, dükkanın cici sahibi diyor ki
" bir de masada görün"

istedikleriniz masaya özenle çıkarılıyor ve siz kombin yapmaya başlıyorsunuz...

ve sonunda, zor da olsa kararınızı veriyorsunuz..

ama bununla bitmiyooooooorr,

içeride harika bir sohbet ve miiisss gibi türk kahvesi varrr... :)





kahveler yapılıyor, öğlen kahvenizi de böylece içmiş oluyorsunuzzz :)

zevkle

keyifle

bi de istediğiniz tabakları almışsınız zaten kiiiii bunun keyfi bambaşkaaaa,

bi de bu tabaklar eğer en yakın arkadaşınızdan size "evine hediye olsun" diye alındıysa eğer

bunun keyfiiiii daha daha bambaşkaaa :)







kahveler içiliyor sohbetler ediliyor,

evlilik üzerine bir sürü şey konuşuluyor ve siz tam da paketlerinizi alıp oradan çıkmak üzereyken fotoğraf çekmeden olmaz diye düşünüyorsunuzzzz ve bu  günü ölümsüzleştiriyorsunuuuuzz :)




evlenmeye hazırlanmak, sanırım bu dünya üzerindeki heyecanlarımın en güzeli, en özeli...

bi de üniversiteden mezun olurken çok heyecanlıydım ve mutluydum ama bu başka...

KENDİ EVİNİZ için,
KENDİ HAYATINIZ için,
ZEVKİNİZE göre,
İSTEDİĞİNİZ gibi,
SEVDİĞİNİZ ADAMLA BİRLİKTE YAŞAYACAĞINIZ EV İÇİN
gidip tek tek bir şeyler seçmek, beğenmek, hayallerinizi o beğendiklerinizle süsleyip almak, muhteşem...
sonra bunları o adama anlatırken, onun sizi can kulağıyla dinlemesi, heyecanınızı paylaşması,
şahane..

dilerim ki her kızın bu sürecinde onu can kulağıyla dinleyecek bir nişanlısı olsun...

ve bu süreçte yanınızda bir CAN dostunuzun olması ise PAHA BİÇİLEMEZ...
takıldığınız yerde size yardım edecek, heyecanınızı paylaşacak, hatta kendi heyecanlanacak, hayallerinize ortak olacak,
yolunuza yoldaş olacak birinin olması
HARİKA...

Ha bu arada, "BİR ŞEYE İHTİYACIN VAR MI" diye gelen telefonlar var ya hani, işte onlar bu süreçte duyabileceğiniz en güzel cümleler,
herkes her an her yere gelemiyor belki ama, birilerinin yanınızda olduğunu bilmek, o da pek bi güzel...

gelin nazı da burada mı devreye giriyor ne :p :p :p (kaprisi demedim nazı diyorum dikkat bayanlar :) :) )


ay her şey ne güzel.. :) :) :)


NOT: HER SÜREÇTE BAZI AKSİLİKLER OLUYOR, BİZDE DE HERŞEY BÖYLE GÖRÜNDÜĞÜ GİBİ TOZ PEMBE DEĞİL ELBETTE AMA,
"EN ÖNEMLİ ŞEY"İN NE OLDUĞUNA ODAKLANMAK GEREK...
GERİSİ ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELİYOR... YETER Kİ HER YERİ PEMBE GÖRMEK İSTESİN GÖZÜNÜZ...
 



Perşembe, Ocak 28, 2016

bahara doğru giderken vol. 8

sömestr demek can demek benim için
zira bir gelin adayı, evinin hazırlıklarını yaparken en çok BOLLLL vakte ihtiyaç duyuyor sanırsam. somestra girdiğimizden beri bayaca bir şey hallettim..

öyle yıllarca çeyizi dizilen kızlardan değilim ben.. zamanı geldiğinde hepsini alırız gücümüz yettiğince derdi annem.. nitekim şuanda da öyle yapıyoruz
zaman ilerledikçe bazı geleneksel adetler de bir parça da olsa kayboluyor, yoğunluklara bağlı olarak..
tüm gün çalışıp, akşamları iş çıkışlarında hazırlık yapmak çok zor, kiiii nişan arifemizde çok yorulmuştuk. dolayısıyla bu sömestr bana çok iyi geldi. her nekadar sömestr nişanlıma gelmese de ve o hala çalışmak zorunda olsa da, çeyiz dediğimiz olayı çözümlemek üzereyiz :)

tabi, dolaşırken insanın gözüne bin bir tane şey çarpıyor. herşeyi sıraya koyduğumu düşündüğüm sırada "hadi bari halledelim" diyip iş bitirmek zorunda kaldığım çok oluyor.

kiiiiiiiiii bu akşam bir ayakkabıcıdan ve bir aksesuarcıdan bahsedeceğim size

İstanbul kuyumcukent'i tüm evlenecek çiftler bilir. içinde bir sürü kuyumcu, harika gelinlikçiler tasarımcılar var.

bugün kına gecemde giyeceğim ayakkabımı aldım, KUYUMCUKENT İÇERİSİNDEKİ - ESMA ŞİMŞEK ADLI MAĞAZADAN

her geline hitap edecek modeller mevcut içeride. dev topuklusundan düz tabana, renklisinden beyazına, her çeşit ayakkabı mevcut. ben bir sürü model arasında kararsız kaldığımdan yalnızca bir tane alabildim ama GELİN OLACAKLARIN GİDİP BAKMASINDA FAYDA VAR DERİMMMM



Diğer bir tavsiyem kiiiiiiiii, sıradan gelin taçlarından sıkıldıysanız, gelinliğinize özel tasarım taçlar, tokalar, yan taraklar istiyorsanız eğerrrrrr BURAYI ŞİDDETLE TAVSİYE EDİYORUM . onlarca çeşit denedim ve her denediğimden de 1 tane, maksimum 2 tane var. el emeği hepsi ve mükemmel... tasarımlardaki emek işçilik ve malzemeye baktığınızda fiyatları da gayet uygun... GİDİP GÖRÜN BAYANLAR :)



ve,

yarın ise farklı bir macera için yollara döküleceğim.
her defasında fotoğraf çekeceğim diyorum ama işler benii içine öyle bir alıyor ki, üzgünüm unutuyorum :( :( :(

sevgileeeeeeer.... :)


not: işleri yaparken aralarda verdiğimiz kahve molaları var ya.... bayılıyorum onlara... :)

Pazar, Ocak 24, 2016

bahara doğru giderken vol. 7


gecenin şarkısı bu olsun... :))) "göresledum yarumi hasret yureği dağlar"


bazı insanlarla, olur olmadık yerlerde karşılaşır, tanışırsınız ve hayatınızın her sabahına günaydın, her gecesine iyi geceler olur..

öyle ki, sabah gördüğünüz ilk çift göz o olmasa bile ilk "günaydın"ınız o olur.. :) hatta o sabah gelen günaydınlar, ilk geldiği sabahlar özellikle, tebessüm ettirir, güne onunla başlamak zevk verir, heyecanlandırır, meraklandırır, korkutur, ama bile bile lades demeye çok hazırsınızdır.
olan olmuştur çünkü.
o bazı insanlardan "biri" hooopp diye gelip yerleşmiştir hayatınıza.

belki de, ilk merhaba, hayatınızın o merhabadan sonraki zamanını onunla geçireceğiniz ilk kelimedir. hoşça kal, yalnızca ertesi gün görüşünceye kadarki bir sözcük olarak kullanılacak.
artık iş çıkışlarınızda planınızın ne olduğu belli olacak.
değişikliklerde "bi sorayım" diyeceksiniz,
iş çıkışında artık ne yapacaksanız, o "biri" ile yapacaksınız bundan sonrasını..

siz bir gün kalkıp bir yere gideceksiniz,
orada biriyle tanışacaksınız,
tanıştığınız gibi emin olacaksınız,
"bu o!"

ve hayatınızı planlayacaksınız... :)

bizim gibi, birden tanışıp birden büyük bir karar verip, o karardan da vazgeçmeyip, her sabahınıza günaydın, her gecenize iyi geceler olduysanız,
her iş çıkışınızdaki planınız olduysanız eğer,
uzun ayrılıklar zor gelecektir..

kalan olmak mı giden olmak mı zor bilmiyorum ama bence kalan olmak daha zor...
bir "kalan"olarak böyle düşünüyorum ben :)

nedir bu kalan meselesi...
yazının bu başlığına ne alaka şimdi bu?? :)

beyinizin bir ayağı başka bir ekmek kapısındaysa eğer, o gidince böyle kalan oluyorsunuz benim gibi :) :)

düğün arifesinde önce bi oturup kala kalıyorsunuz,
eeeeeeee bu kadar işi ben kendi kendime nasıl yetiştiricem ???

sonra cevabı gelecek nişanlıdan ve anlayacaksınız ki bal gibi yetiştireceksiniz, bi de utanmadan zevkle yetiştireceksiniz :)

neyse madem ayrı kaldık bi süre, bolca özleşelim madem :) bir kavuşma anımız olsun evlenmeden önce :)  Yeşilçam filmlerindeki gibi koşup hooooppp sarılalım :) :) :)

bir genç kızın evlilik arefesinde en ihtiyacı olan şey sanırım dinamiği çok yüksek biri :) hele ki benim gibi bir evde ne olur ne biter bi haberseniz, (ya da öyleymiş gibi yapıyor iseniz)
ananız babanız sizi pamuklara sarmış büyütmüş okutmuş, kıyamamış dokunmaya ise,
işiniz hem çok zor hem çok kolay :) 

bu hazırlık evrelerini snapchat üstünden paylaşıyoruz biz, ve inanın çok eğleniyoruz :)
bekleriz :)

snapchat: pinarustundag

benim bugün kafam fazlaca karışık, sanki yine daldan dala atlıyor gibiyim, yapılacaklar beynimin içinde dört dönüyor :) 
bu süreçte, hem çok yalnız hissediyorsunuz, hem çok kalabalık... hem çok şey bekliyorsunuz, hem de gururunuzdan "ben yaparım!" diye kuyruğu dik tutuyorsunuz
daha bisürü şey hissediyorsunuz da, her şeyi de yazmamam ki canım :)

uzun zamandır beklediğim sömestr geldi :)
psikolog bir rehber öğretmen olmanın en güzel yanı senenin ortasında 2 hafta tatiliniz olmasıdır
ve eğer düğününüze sayılı günler kaldı iste bu 2haftalık tatil nimettir candır :) :)

"sömestr gelsin, o tatilde her şeyi halledicem ben" diye dolandım ortalıkta, sömestr geldi, resmen kaçtım cuma gününden,
hayıııırrrrrr sömestr nasıl gelir yaaaa zaman nasıl bu kadar hızlı geçerrrrr daha dün Kasım ayında değil miydik, banane kardeşim,
diye bilinçaltım konuşuyor iken sömestr tatilinin ilk hafta sonunu da bitirmiş bulunmaktayım :)

her ne kadar benim planladığım gibi gitmiyorsa da her şey, hala çok kocaman bir eksiğim olsa da
şimdi önümüzdeki haftayı planlıyoruz, adım adım gidiyoruz...
detayları paylaşıcam elbetteeeeee :)

yarın ilk adım var...
yalan söylemim, ben bugün de bir adımı hallettim :) :)

sevgili davetiye projelerim, umarım artık seninle işi bitiririz! :)

aklıma geldi şimdi
çok yakın bir arkadaşım demişti ki "manyak mısın kızım, işleri dağıt biraz, her şeyi sen yapmak zorunda değilsin yetişemezsin, çok yorulursun"

bu tavsiyeyi ben dinledim mi ???

şahsen nişanımıza hazırlanırken, her şeye koşturup en ince detayına kadar düşünüp gidip seçip alıp, davetiyeyi bile özel tasarlatıp, nişana 2 gün kala, 2 geceyi hastanede serumla geçirmek zorunda kalıp, nişan günü serumların da etkisiyle bomba gibi uyanıp hazırlanıp erkenden salona gidip tek tek peçeteleri çiçekleri kontrol etmiştim,

dolayısıyla düğün sürecinde de işlerimi başkalarına (kiiiii en az benim kadar iyi yapacaklarına eminim) bırakmayacak kadar obsesyonlarım mevcut.
ha bi de ben psikolog oldum, ha bi de en yakın arkadaşım da psikolog!!!!!!

ama itiraf edeyim, biraz daha rahat olmak isterdim... bazı şeyleri başkaları düşünürken "amaaaann nasıl olsa hallolur" diyebilseydim...

ama şunu da itiraf edeyim, bu obsesyonlarınızla ustaca başa çıkacak bir kahramanınız varsa eğer dünyanın en şanslı insanısınız demektir. o obsesyonlar trajikomik bi hal alabilir, zaman zaman yaygaraya zaman zaman kahkahaya dönüşebilir; dolayısıylaaa doyasıya obsesyonlarınızı geliştirin, yaşayın oh mis :))))))

bu da böyle bir gece postu oldu karmançorman ama, gülümseyerek okuyan birilerinin olduğunu biliyorum :)

o yüzden, inanın keyfim pek yerinde,

ne ona ne buna
oyhhh çok da umurumda

seviyorum uleyyynn :) :) :) 
(bu da Yeşilçam'dan) :) :) :)

#waitingforApril2
#maşallah
#gözüolanıngözüçıksın :)
#içinizdennegeçiyorsaRabbimbinkatınıversin


BUNU DA DİNLEYİN... ANISI ÇOK BÜYÜK BU ŞARKININ BENDE... ;)






Salı, Ocak 19, 2016

bahara doğru giderken vol.6

evet...

bugün itibari ile seninle aynı evde yaşamamıza 74 gün kaldı..

şuanki tek düşüncem, gelin çiçeğimin nasıl olacağı,
barkovizyonda hangi şarkıları kullanacağımız,
davetiyemizin tasarımı,
düğünümüzün süslemesi,
gelinliğimin detayları,
yakışıklılığına daha fazlasını katacak damatlığın,
balayı planlamamız,
ve diğer eğlenceli şeyler.. :)


nerede yaşayacağız bilmiyorum.
nasıl bir salonumuz olacak
nasıl bir mutfakta yemek yapacağım sana (ya da sen de bana) :)
televizyon izlerken nasıl bir koltukta kıvrılıp oturuacağız
yazları kahvaltı edebileceğimiz bir balkonumuz olacak mı
belki de güzel bir bahçesi olacak 
İstanbul'un hangi tepesinde olacak bizim evimiz
bilmiyorum...

hangi mobilyaları seçeceğiz,
renkleri hep konuştuğumuz gibi mi olacak
yoksa çok daha farklı birşey mi beğeneceğiz
bilmiyorum...

hazırlıklarımızla ilgili kim ne düşünür
misafirlerimiz düğünümüzü beğenir mi
nişanımızdaki gibi eğlenir mi herkes
arkamızdan ne söylerler
iyi mi konuşurlar kötü mü konuşurlar
bilmiyorum...

ve daha çok bilmediğim şey var
bunu biliyorum

zor ve belki daha zor olacak
bunu da biliyorum...

ama
hiç kimse bizim kadar mutlu olamaz ve hiç kimse bizim kadar üzülemez şimdi yaşadıklarımıza
davulun sesi uzaktan hoş gelir insana
ve
bekara karı boşamak da çok kolay
bunları da çok iyi biliyorum...

kopacak kıyametler, laflar sözler,
tebessümler üzüntüler endişeler,
heyecanlar teleşlar,  

bildiklerimle bilmediklerim karıştı birbirine bu günlerde,

içim o kadar rahat ki, 
bi tek Sana, Sol yanına yaslanıyorum ben... 

Masal değil mi bu,
Biz ereceğiz muradımıza, diğerleri çıkacak kerevetine...
 
#waitingforApril2
#maşallah
#gözüolanıngözüçıksın :)
#içinizdennegeçiyorsaRabbimbinkatınıversin
:) :) :)



Cuma, Ocak 15, 2016

KARŞIYA ÇİFTE ÇAMLAR

bazı şarkılar türküler insanın hayatında çok derin yer ediyor
bir anlam bir anı yüklenmesi şart değil
sırf akışıyla bile alıyor içine adamı
ya haşat ediyor bırakıyor
ya bi sarsıyor kendine getiriyor...

ÖNCE;
BURAYA Bİ TIK.... KAZIM KOYUNCU- KARŞIYA ÇİFTE ÇAMLAR

SONRA;
Bİ DE BURAYA TIK- RESUL DİNDAR- KARŞIYA ÇİFTE ÇAMLAR





Perşembe, Ocak 14, 2016

Baharı beklerken vol. 5

veee...

#waitingforApril2 günleri hızlıca geçiyor...

ne zaman tanıştık ne zaman evlenmeye karar verdik de bi de bugün gidip gelinlik kumaşı seçmeye gittim.. bak sen şu dünyanın işine...

bizim masalımız, bir Yeşilçam filminin günümüzde yaşanıyor oluşu gibi... bir esas kız ve bir esas oğlan şeklinde tanışıp,
adam kızı kaçırır, kaçırırken kıza aşık olur... kız da nazlanır bilmem ne ama... yine de bihaberdir olacaklardan..

tabiki buradaki kaçırma dediğim atıp arabaya kız kaçırma olayı gibi değil :)
detaylar belki daha sonra.. ;)

biz,
birbirimizin çok zor zamanında, en tükenmiş, umuttan yoksun, amaçtan bi haber, sadece nefes alırken bu hayatta, kendi çapımızda yaşarken çıktık birbirimizin karşısına..
hiç beklemediğimiz şekilde, hiç beklemediğimiz bir günde ve hiç hiç tahmin edemeyeceğimiz bir yerde...


Ocak ayında tanışıp Mayıs ayında sözlendik :)
7 Haziran seçim günü, nişanlandık,
gayet tarihi bir gün yani :)

bu süreçte Kasım ayı çok hızlı geçmişti sanki, şimdi bir de bu Ocak...
Zaman çok hızlı geçiyor...
Çok...
30uma geldiğimde parmağıma taktığım yüzüğe bakınca, çok fazla şey öğrendiğimi fark ediyorum...

öncelikle,
liseden beri hayalini kurduğum gibi üniversiteyi bitirip hem de istediğim bölümü bitirip mezun olduğum için,
Bir psikolog olarak yoluma devam ettiğim, mesleğimi sevdiğim, kendimi geliştirmek için uğraştığım için,
Kendi işimi kendim bulup, şimdi olduğum yere tırnaklarımla, kendi emeğimle geldiğim için,
Kendi paramı kazanıp kendi ayaklarımın üzerinde durabildiğim için,
Battığımda da battığıma, çıktığımda da çıktığıma hamd edebildiğim için,
Arkamda ailem olduğu için,
Ne istediğime tam emin olduğumda evlenmeye karar verdiğim için,
Önceliklerimin ne olduğunu fark edebilecek yaşta olduğum,
Yanlışı affetmeyecek kadar gücüm olduğuna,
Aşka saygıma,
Korkusuzluğuma,
Hayattaki duruşuma,
Arkamdan beni destekleyenleri de köstekleyenleri de görebildiğime,
Hepsini HEPİNİZİ fark ettiğime,
Kime güvenip kime güvenmeyeceğime
Ve daha nicesine; çok şeyin farkındayım...

Ne istediğini bilmeli insan,
Önceliklerini,
Tercihlerini...
Ne kadar kaderci olsam da, tercihlerimizi yaşıyoruz bu hayatta...

İlişkilerde frekansın tutması çok önemli. kızların ve erkeklerin kafasında bin tilkinin dolandığı böyle bir zamanda, karşınızdaki adamla/kadınla frekansın tutması, ortak bir paydada buluşabilmek, birlikte bir hedef için birlikte savaşabilmek,
bu sürece aileleri dahil etmeden, fikirlerini alarak, ama süreci iki kişi birlikte yöneterek, dengeyi kurmaya çalışarak, her ne kadar zor olsa da,
insanın öncelikleri, tercihleri önemli...
Uyum önemli...

Hani derler ya, beni ne mühendisler ne doktorlar istedi diye,
o mühendisler doktorların arasından kimi çekip gönlünüzün tahtına oturmaya layık buluyorsanız, ona iyi bakmak lazım.... O tahta neden oturtulmuş, oraya layık mı, iyi bakmak lazım...
Birini seçtiyseniz bir bildiğiniz olmalı.. değmeli seçtiğinize... ömrünüze ömrünü katmaya niyetlendiğinize değmeli...
dört dörtlük olmasa da kimse dörtte üçü işe yaramalı ki geri kalan 1lik kısıma katlanılabilsin...
bir adama/kadına ancak çok severseniz katlanabilirsiniz... Doğanın kanunu bu, aynı evin içinde anneye babaya kardeşe ablaya bile hiddetlenirken, hayatınızın belli bir zamanından sonrasında dahil olan biriyle bir yastıkta var olabilmeniz için Onu çok sevmeniz gerekir...
ONUN ÇOK SEVİLMEYE DEĞER OLMASI GEREKİR...
Vereceğiniz sevginin boşa gitmeyeceğine emin olmanız gerekir,
kiiiii bu dünyada mutlak bir eminlik doğruluk olmadığını da bilerek yazıyorum bunu... :)

Pek bi doluymuşum, daldan dala atladım da anlamlı bir bütün oluşturdum mu bilemedim, dönüp tekrar okumuyorum ;)

Ne diyorduk,
ve bugün gelinlik modelimizi de çıkardııııııkk,
yeni maceralarrr çok yakındaaaa :)

#waitingforApril2




#throwbackthursday #tbt :)


 





burcun özelliği değil insanın hayata bakış açısıyla alakalıdır "e hadi gidelim" diyip yola çıkmak...












aslında en çok da bu kararların ardından gelen anılar hayatımızın en özel yerlerine yerleşip kalırlar. her hatırlandığında " ayyy ne güzeldii" diyerek anılan,
bidaha yapmak isteseniz aynısını yapamayacağınız, hatta planlasanız bile o kadar güzelini yaşayamayacağınız zamanlardır "e hadi gidelim ozaman" lar...













bunun için,
Akşamın 9unda, sabaha kahvaltıya İzmir'e mi gitsek diyecek kadar deli bir dostunuz ve buna hemen "olur" diyecek kadar cesaretiniz olmalı.. :)
















en güzel şeyler beklenmedik anlarda oluyor çünkü, en güzel anılar o beklenmedik anlarda birikiyor... yıllar geçse de üzerinden, her hatırlandığında aynı tadı veriyor.














Çünkü o zaman, bir gün içerisinde sabah başka bir şehre gidiyorsunuz;
önce Alsancak'ta kahvaltınızı güzel güzel ediyorsunuz...
Sonra kalkıp, Alaçatı'ya doğru yol alıyorsunuz...
Sokaklarında gezip sonbahar'ın tadını çıkarıyorsunuz...
Köşe Kahve'ye oturup yayıla yayıla türk kahvenizi içiyorsunuz...
Bir de yazdan kalma şımarıklığıyla kedilerle haşır neşir oluyorsunuz, korksanız da... Sonra kalkıp Çeşme'ye doğru uzanıyorsunuz... Gün batımını orada karşılıyor, hatıra kalsın diye minik hediyelikler alıyorsunuz...
Gün batıyor,
siz otobüse binip havalimanı'na  doğru yol alıyorsunuz...

Koca günün sonunda, ceplerinizde muhteşem anılar, dostluğunuza yeni kahkahalar katarak geri dönüyorsunuz...

Diyorum ya, aradan zaman geçse de, bu anıları post yapacak kadar özlem ve keyifle anıyorsunuz... 






Salı, Ocak 12, 2016

BİR İNSANIN SON NOKTASI...

şimdi düşünüyorum,

ister miydik yine de bir oyunun en kıymetli parçası olmayı,
çok para kazanmayı, en iyi statüde olmayı,

ağzımızdan çıkmaması gereken sözcükleri söyler miydik en sevdiğimize,
kırar mıydık kalbini,
unutulmayacak yaralar açar mıydık?

yüzüne söylemekten korktuğumuz şeyleri yine arkasından söylemeye devam eder miydik insanların?
saçma hırslara bürünür müydük?

herşey tam olsun, en güzeli olsun, eksik olmasın ister miydik?

"ama herşey onun iyiliği için" diye başlayan cümleler kurar mıydık,  o cümlelerin içini isteklerle planlarla "olmazsa olmaz"larla doldurur muyduk?

evden çıkarken küs ayrılır mıydık yine de, geri dönememe ve dönsek de canlı görememe ihtimalini düşünmeden?

Daha mı çok sarılırdık sıkı sıkı, sarılmak güzeldir, diyerek,

Daha mı çok söylerdik sevdiğimizi,

Daha mı çok mutlu ederdik üzmek yerine,


yediğimizin içtiğimizin kıymetini bilmek,

sevdiğimizin sevildiğimizin kıymetini bilmek,

SAĞLIĞIN KIYMETİNİ BİLMEK,

yaşamanın sadece yaşamanın değerini bilmek...


Dün, öğretmenler odasında sohbet ederken bir vefat üzerine konuşuyorduk... Aslında hepimizin gideceği yer orası ama, yaşarken unutuyoruz malesef, dedim...

Bir sokakta yürüyorsunuz... Ve bir patlama oluveriyor...
Sonra ölüyorsunuz...

İşte o zaman herşey bitiyor.... !!!
Ne istek kalıyor, ne söz....

Yaşam bitiyor...
Bir insanın cümlesi noktalanıyor yani...
Söz bitiyor yani...
Yas konuşuyor...
Gerçek vuruyor yüze... 

Perşembe, Ocak 07, 2016

Baharı beklerken Vol. 4


kış çocuğu olduğumdan mıdır bilmem en sevdiğim mevsimdir sonbahar sonra kış...
kış daha yakınlaştırır insanları çünkü, daha samimi olunur, en yakın kız arkadaşınızla kol kola girip gezebilirsiniz sokaklarda
dolaşırken üşüyüp sığındığınız bir cafedeki bir çay bir kahve çok daha hazlar verir insana
mırnav kedi gibi sokulmak , sokulup ısınmak, sarılmak zevk verir, sakinleştirir..
PijamaTelevizyonTerlik eylemini rahat rahat gerçekleştirebilir,
Kar yağarsa kar topu oynayabilirsiniz :)

hormonel olarak bi çökkünlük bezginlik yorgunluk olsa da, kış güzeldir, güneşin kıymetini bildirir insana,
üşümek ara ara güzeldir, başımızı sokacak bir damımız var diye şükür ettirir, hamd ettirir, kıymet bildirir...
bol bol dua ettirir Allah sokaktakilere yardım etsin diye...

kış gelmesi kış geçmesi güzeldir, mevsimler geliyor geçiyor hala nefes alıyoruz diye, ve daha görecek çok kışlarımız yazlarımız olsun diye umut etmeye,
her yolun sonunda bir ışık vardır cümlesini doğrulatır gibi, her kışın sonuna bir bahar bir yaz,
her yağmurun ardından bir gökkuşağı, bir güneş çıkar,
yaşar insan,
gülümsetir keyiflendirir

ben seviyorum kışı, daha da çok Ocak ayını...
karların üzerinde buldum diye Hayatımın aşkını,
Ömrümün Rotasını çizdiğim mevsimdir kış,
Umudumun adı,
hikayemin kahramanıdır..
Bir Yeşilçam masalının ilk sahnesi
Mucizemin ta kendisidir... 

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...