Çarşamba, Mayıs 11, 2011

didikledim sonra vazgeçtim... :)

Belki bizim bildiğimiz gibi değildir çok şey, gördüğümüz gibi değil, duyduğumuz gibi değil ve belki de hislerimiz bile hissettiklerimiz gibi değildir.
Aynada gördüğümüz yüz bile bildiğimiz gibi değildir belki. Ela gözlerin ardındakileri göremiyordur bile kendileri, ve suskun suskun bakıyorken bazen çok şey duyuyoruzdur ya da, tamamen sağır olmuşuzdur, belki….
Her şey olabilir diye bilmiş bilmiş duruyoruzdur dünyaya karşı, sanki meydan okuyormuş gibi, hodri meydan’mış gibi, ve gerçekten –mış gibi yapıyoruzdur; her şey olup bittiğinde anlıyoruzdur ya da, hala anlayamıyoruzdur.
Çok fazla güveniyoruzdur belki ha? Çok fazla inanıyoruzdur. Aslında en büyük yaraları “hiç olmaz” diye net olduğumuz yerden alıyoruzdur. Ve en derin yarıkları da o yaraları kaşırken açıyoruzdur, kaşırken kanatıyoruzdur, kabuk bağlatıyoruzdur zamanla ve yine o kabuğu kaldırıp yine yine kanatıyoruz yine yeniden yaralıyoruzdur. Ve sonunda anlıyoruzdur ki, yaraları belki de kendi ellerimizle derinleştiriyor kendi ellerimizle kendimizi kan revan içinde bırakıyoruzdur. Bu acı şeyi, BİZ yapıyoruzdur kendimize…
Yarınların getireceklerinden korkuyoruzdur ve bugünümüzü yarınımıza ketliyoruzdur. O korkudur ki öyle bir sarıyordur ki her yerimizi ve öyle avlıyordur ki yüreğimizi, daha yarını görmeden güneşine kapatıyoruzdur gözlerimizi. O ışıltıdan mahrum bırakıyoruzdur kendimizi. Korku karşımıza geçiyordur, elleri belinde hain hain sırıtırken biz; hala bu günde kalmış yerimizde sayıyor, yarının heyecanlarından uzak kalmak bir yana dursun kokusunu bile duyamıyoruzdur; tanımıyoruzdur kendi yarınımızı. Kendi ellerimizle kendi yarınımızdan koparıyoruzdur bağlarımızı. Yazık ki bunu yine kendimiz yapıyoruzdur kendimize…
Bazı cümleleri kurmaktan çekiniyor ve bazı cümleleri duyamıyoruzdur. Öyle bir şeydir ki bu adım atmak istiyoruzdur atamıyoruzdur, geri geri kaçmaya yelteniyor ama onu bile yapamıyoruzdur. Zaman gelip geçiyordur, her yeni doğan güneş ömürden bir günü götürüyordur ve bu sürede yaptığımız çoğu zaman güneşi batmış günlere takılı kalmak, söylenmiş sözlere saplanmak, ihanetleri hazmetmeye çalışmak güya, ama kendimize işkence etmekten başka bir şey değil aslında, ve hataların başladığı yerde durup takılmak yani kendimizden daha fazla layık görmek işte o başkalarını hak ettiklerinden daha fazlasına…
Ve bellidir ki daha fazlasını didiklersek daha fazlasını bulur çıkartırız diplerden. Ve o diptir ki dibinde daha da dipleri vardır. O yüzden; her yeni güne doğan güneşe selam olsun...

2 yorum:

  1. o belkilere katıldım bende okurken ama didikleyip vazgeçmene de sevindim yoksa sonu pek iyi gözükmedi bana da :) yine de evet selam olsun bir nebze doğmuş olan güneşe :) sevgiler canım...

    YanıtlaSil
  2. evet ben de anladım zaten sonumu canım...o yüzden bıraktım :))))) sevgilerrr :)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...