Zamanını tam hatırlayamadığım bir dönemimde başlamıştım o yolda yürümeye, aslında başlamıştık. Liseye yeni başlamıştım herhalde. Saçlarım upuzundu bellerime kadar ve o zamanlarda alabildiğine kıvırcıktı. Telefon kablosu gibiydi benim tabirimle =) kuzenim her defasında “pınar bu saçlar nasıl böyle kıvrılıyor baksana dipten başlıyor” diye hayretle ucundan tutar, aşağı doğru çeker ve bıraktığında yay gibi yaylanırdı o kıvırcıklar; ve ardından gelen kahkahalar. Öyle bir kıvırcıklıktı saçlarımdaki işte.. Hangi zaman oldu, o kıvırcıklarım kayboldu… Ne anlatacaktım ne anlatıyorum tanrım =) aradabi böyle olur ya hani, aslında başka bir şey anlatacaksınızdır ve tek bir kelime alır sizi götürür hiç tahmin edemeyeceğiniz yerlere. Artık o anlatacağınız ilk şeyden çok uzaklaşmışsınızdır, başka bir yerlere varmış başka anıların içine dalmışsınızdır… Şimdi bana olan da öyle bir şey herhalde…
Liseye yeni başlamıştım evet. “ben büyüdüm artık”larımın doruğa ulaştığı ama hep bunu fısıltıyla söylediğim, hiç bağıramadığım ve çoğu zaman fısıltımı kendimin bile duyamadığım bir dönem… Kendime göre çok normal hareketlerim olduğunu sandığım ama aslında anneme babama göre anormalleştiğim, ama aslında başkalarının tabiriyle “kıymeti bilinecek” bir evlattım ben, evlatmışım yani… Öyleymiş… Kendi hayatıma kendi kendime renkler katmaya çalıştığım, aslında evimin 4 duvarından pek dışarıya çıkamadığım belki de bu yüzdendir ki yanıma hep birilerini kattığım ve bu şekilde kendimi dışarıya attığım dönemime denk geliyor heralde o ağaçlı yolun sempatisi. Uzun upuzun bir yol. İki yanında ağaçlar var ve baharda öyle güzel olur ki. Herkes spor ayakkabılarını giyer ve hızlı hızlı yürür kulaklarında bangır bangır müzikleriyle. Gözlerinde güneş gözlükleri kimisinin, kimisi hızlı hızlı koşuyor turlar atıyor ve şaşkınlıkla bakıyoruz “vay canınaaaaaaa” diyerek. Ve 4 tur-5 tur da biz atıyoruz. Muhabbetler ede ede… Tabi ergenliğin tam göbeği… Liseli liseli diye etrafta dolaşmanın da ayrı bir gururu vardır ya o da üzerimde =)
O ağaçlı yol her günüme renk katar, her günümü canlı kılar ve her akşam üstlerimin vazgeçilmez rutine halindeydi o günler… Ne kadar büyük bir zevk ve ne kadar büyük bir özgürlüktü o yol.
Kaçışım haline geldiği günlerim de olmadı değil aslında.. öyle bir kaçıştı ki hatırlıyorum; Yürüyüşe gidiyorum diyip, gerçekten kendimi o yola atıp saatlerce yürüdüğümü sadece yürüdüğümü, bazen kulağımdaki müziğe eşlik ettiğimi ve bazen de yürürken sadece düşündüğümü…
Yıllar birbirini kovalarken herşey değişti.. Saçlarım ellerim, yürüyüşüm değişti. Lise bitti üniversite başladı… üniversite bitti iş hayatı başladı.
Ama O ağaçlı yol hep aynı… hep aynı koku var hatrımda, aynı çimen kokusu, aynı kuş cıvıltısı, yürüyen koşan insanlar… aynı kalabalık ve 26ımda bile aynı kaçış…
Çocukluğumdan 26’ıma kalan bişelerim var avuçlarımda elbet, açıp baktığımda görüyorum bişeler ve o yol da bunlardan biri işte...
Lisede olduğu gibi üniversitede olduğu gibi; Aynı dün akşam üstü yaptığım gibi işte,
En uzun sığınağım işte…
Yem yeşil….
yollar ne hikayeler barındır kendinde, ne çok kahramanlar..bir de onlar dile gelse keşke..
YanıtlaSilevet....seninle birlikte neler neler döktük bu yola... :)
YanıtlaSilherkesin bir sığınağı olmalı aslında...tıpkı seninki gibi
YanıtlaSilgözümün önüne geldi benim de birşeyler sayende
teşekkür ederim bunun için
sevgiyle...
Benim de vardı öyle bir yolum, bisiklet yoluydu, hala hatırladıkça içim gider, bu yaz bir ziyaret edeyim, aklıma düşmüş fikri kalbime de düşürdün bu yazınla.
YanıtlaSilAYNUR; BİRAZ BÜYÜDÜKTEN SONRA KÜÇÜKLÜK ZAMANLARINA GİTMESİ GÜZEL OLUYOR GERÇEKTEN.. ;))
YanıtlaSilASLI'M; BEN DE ÇOK UZUN ZAMAN ÜSTÜNE GİTTİMM.... GİT SEN DE GİT GİT Bİ DE BİSİKLETE BİN, TAM OLSUN ;)
SEVGİLER...