Böyle bir şey işte hayat…
Doğarsınız büyürsünüz…
Okursunuz gelişirsiniz..
Kültürlenirsiniz kültür verirsiniz…
Günü gelir, ölüp gidersiniz…
Bu kadar basittir hayat. Belki bu 5 cümle fazla bile, yetebilir iki kelime; Doğar, Ölürsünüz!
*
Bi gece yüzünde çıkan binlerce irili ufaklı tepeciğe önce baya şaşırdı.
Yüzünde Bi gecede çıkan On Yüz Bin Tepecik...
Sonra hepsine tek tek birer isim verdi. Çok fazla isim yoktu sözlüğünde, sınırlı sayıda ve belirliydi.
Zaten elini attığı her tepecik ismini buluveriyordu. Onun çabalamasına da pek gerek yoktu…
Sabah uyandığında boynunun her yanına dağılmış kandamlalarını gördü.
Dokunmadan başını yukarı kaldırdı çenesinin altında boynunun solunda sağında, her yerine bulaşmıştı. Yastığına döndü baktı, hah! Tam isabet! O da kıpkırmızı olmuştu benek benek..
Yine de ellemeden devam etti aynada kendine bakmaya. Yatarken bunlar yoktu suratında, bi gecede nasıl çıktınız siz böyle nerden geldiniz yerleştiniz böyle be diye alay etti tepeciklerle.
İsim verdi tek tek hepsine..
Birine dokundu.. Pıt…
Diğerine dokundu.. Pıt..
Tek tek hepsine dokundu. Tek tek, pıt pıt…
Acı pek hissetmediğini fark etti.
Kendini durdurup aynaya bi daha baktı.
Evet işte tam da bu!!
Her tepecik bir yanar dağa dönüşmüş gibiydi artık. Lav kusuyorlardı ateş püskürüyorlardı.
Hah! Tam da istediğin gibi ve tam da dediğin gibi işte,
“Kalktığımı sandığım anda hooooooop çakılıverdim yere”.
Hah!
Hadi bay bay…
*
Sabah işe gitmek için apartmandan dışarıya çıktığında gözlerine inanamadı. Pencereden dışarıya bakardı her sabah ama bu sabah bakmamıştı; uyanır uyanmaz maillerine bakmış gerekli olanı cevaplamış üstünü giyinmiş ve dışarıya çıkmıştı. Kendisini 7tepelinin kedili sokaklarına bırakıvermişti. Ve gözlerine inanamadı. Lapa lapa kar yağıyordu. Daha dün akşam konuşmamışlar mıydı “ 7tepeliye kar yağmıyor artık; oysa ne kadar da güzeldir Ortaköy sahilinden Anadolu yakasına bakmak ve Kız Kulesi’ne bakarak hayallere dalmak, huzuru bulmak, hoş olmak” diye.
Bu şehre kar yağmıyordu işte. Soğuk oluyordu yalnızca, buz gibi bir soğuk. Nefes alırken insanın burnuna kar kokusu geliyordu ama sadece soğuğu hissediyordu insan; başka bir şeyi değil.
Bir sonbahar gününün öğle vakitlerinde dünyaya gelmiş biriydi o ve doğduğu gün yağmur yağıyormuş. Bu mevsim yere düşen sarı yaprakların, yapraklarını kaybetmiş kurumuş ağaçların, kenarları sararmış yolların, aşkın ama hep hüznün mevsimidir, hüzünlüdür bu mevsim… Yağmuru da değil aslında güneşi sever hep. Sararmış yaprakların üzerine basarken çıkan sesi dinlerken, başını kaldırdığında güneşin güz parıltısıyla kamaşsın ister gözleri, ısınsın ister yüreği… Son bahar hüzünlüdür…
Son baharda bir gün dünyaya gelmiş olsa da her mevsimi severdi ama soğuğu ayrı bir severdi. Dışarıda üşümeyi, “soğuk” kokusu almayı, eve gelip kendini ısıtmaya çalışmayı… severdi bunları.. Soğukta insanlar daha sıcak olurlardı, yollarda kol kola girerler daha yüksek sesle konuşurlardı. Hızlı hızlı yürürken ısınırlar, birbirlerini ısıtırlardı. Soğuk, acı olsa da; güzeldi ve o soğuğu severdi. Her soğukta kendi kendini ısıtmak zorunda kalsa ve sadece kendi adımlarının sesini duysa da, o soğukları severdi….
Tesadüf diye bir şey yoktur…
İmkansız diye bir şey yoktur..
Bu şehre kar yağmaz… Ama birileri isterse; yağar işte…
*
İşte bu kadar; Doğar ve ölürsün…
Bi de “yaşarken ölmek” dediğimiz şey vardır. Aslında öyle bir şey yoktur, ama vardır…
Yaşarken ölmek dediğimiz şey mi derindir, doğarsın ölürsün dediğimiz gerçek mi?
Aslında fazla edebiyata da gerek yoktur..
Bu hayatı herkes farklı farklı yaşar, herkes farklı koşar.. Ama her şey basittir bu kadar işte;
Doğar ve ölürsünüz…
Mutlu Hayatlar….
Evet Aslı'cım...
YanıtlaSilDoğar ve ölürsün evet, ateş düştüğü yeri yakar bir de...
YanıtlaSilÇok üzüldüm ama ya ....yani kendisini görmüşlüğüm konuşmuşluğum bile yokken defneyle bişeyler paylaşmamışken sanki kendi yakınım gibi çok üzüldüm ve şok oldum allah ailesine sabır versin defnede huzurlu uyusun inşallah :(
YanıtlaSilamin canım...
YanıtlaSilgerçek bu ama kabullenmesi zor..
YanıtlaSilinsan yaşarken kendini ne kadar da önemser,yaptıkları yapacakları,sanki hiç ölmeyecekmiş gibi..öyle hissederse yaşamdır..aksini düşünürse yaşamaya gücü yetmez sanki..içini doldurmadan yaşamak kötü..yaşarken ölmekse daha da kötü..dilerim bizler ne için varolduğumuzun bilincinde olarak yaşarız..
ölürken de layıkıyla ölürüz..