Neleri erteliyoruz şu hayatta, yok mu sayıyoruz ya da, bilemiyorum ama, bişeler bi yerlede bekliyor bir süre, ya da unutuluyor belki de, ne bileyim öyle karışık bişeler işte…
Her gün yazmayı günümün en güzel rutinlerinden biri haline getirdiğim sevgili bloğum,
Neden olduğunu anlayamadığım; profilimde ekli görünmeyen bloğuma rağmen sayısı çok fazla olmasa bile gün be gün artan sevgili izleyicilerimden, özellikle takip ettiklerimden, yazılarından etkilendiklerimden sayelerinde hayatıma çizdiklerimden, kendimi dışarıya vurmaktan, hayalimdekileri yansıtmaktan, kendimin dışında yeni kahramanlar yaratmaktan ve onları canlandırmaktan, onların sol yanlarına kalp yerleştirmekten ve o kalbi attırmaktan; kalpsizlere sitem etmekten, içimdekileri püskürmekten; kimilerine söylemek istediklerimi söyleyemediğimden buralara yazmaktan, kendilerine ithafen yazılmış olan yazılardan bi haber olsalar da inadına yazmaktan vazgeçememekten, akşam yatmadan önceki zamanımın bir çoğunu yazılan yazıları uzun uzun okumaktan, yorum yapmaktan; yattığım yataktan gecenin bi yarısı kalkıp bilgisayarı açıp tıkır tıkır yazmaktan ve onu hemen bloğumda paylaşmaktan ve “bunu nasıl yapıyorum ki hangi akıllı insan yattığı sıcacık yatağından kalkıp yazı yazar ki” diye kendi kendime kıkırdamaktan; kısacası şu sanal dediğimiz aslında hayatımızın gerçekliğinin tam da ortasında duran bloğumdan uzak kaldım uzunca bi süre,
Erteledim hep yazmayı, açtım sayfaları, baktım baktım kapadım,
Yazdım yazdım sildim..
Dönüp bakmadım bile bi kere ne yazmışlar acaba diye ama birilerini hep takip ettim, hep okudum, yorum yazmasam da hep bildim, ne yazıyorlar ne hissediyorlar. Bir hayalet gibi aslında dolandım durdum blogların arasında…
Bugün Pazar ve hava berbat İstanbul’da.. Bu kasvetini de severim bu şehrin aslında ama ev sessiz, annem şehir dışında, yapılması gereken bir sürü işim var; derken boş evde tek başıma oturuyorum koltuğun köşesinde… şerit şerit perdelerin arasından dışarıya baktığımda kendimi sanki hapishanedeymişim gibi hissetsem de evet bu evin hakimi benim diyorum kendi kendime, sadece kendi sesimi ve çamaşır makinesinden gelen sesi duyuyor olsam da biliyorum ki şu yazıyı okuyanlardan birkaç tanesi şuanda “oh be sonunda yazdı” diyor.
Diyorum ya.. Bişeleri erteliyoruz şu hayatta, ve bişeler oluyor el atıyoruz o kenarda duranlara. Öncelikle ASLI’M, EMİNE’M ve KAAN, ve daha sonrasında mail atan diğer okuyanlarıM,
Canlandım belki de bilmiyorum ama, şuan bunu yazıyorsam sebebi sizden aldığım güçtür…
Şimdiye kadar yazdığım hiçbir yazıyı dönüp okumadım tekrar, imla hatası var mı yok mu, cümle düşük mü değil mi bilmiyorum, yazdığım gibi önünüze seriyorum. Diğerlerinde yaptığım gibi bunu da okumadan bıraktım gözlerinin önüne Sevgili Okuyucumm..
Ben döndüm galiba…
İyi ki döndün.
YanıtlaSilBazen uzak kalmak iyi oluyor.Özlüyorsun.
Okurken imla hatalarına bakmayacak kadar okumayı seviyorum.:))
Teşekkürler Pınar'cım... Özlemişim evet haklısın :)
YanıtlaSilsevgiler...
Ohh be, hele şükür:) Bak şu hallerini bile ne güzel yazmışsın işte, boşuna izlemiyoruz, okuyup, okuyamadığımızda merak etmiyoruz herhalde:)
YanıtlaSilBaskıcı ve fırçaçı okur:)
daha dün baktım bloguna uzun zamandır yazmıyor dedim içimden :) düşünmedim değil ters giden birşey mi var diye ama bazen herkese olabiliyor ses vermeselerde takip edenler de çok oluyordur bence sevgiler güzel haftalar Pınarrrr :))
YanıtlaSilHOŞGELDİN :)
YanıtlaSilAslında gitmemiştin ki, içinde bir yerlere gizlenmiştin sadece.
Tekrar tuşlara dokunman hoşgeldi.... İyi ki de geldi :)
HUUUWWWWWWWWWW :) ÇOK MUTLUYUM ŞUAAAN SAYENİZDEE :)
YanıtlaSilASLI'MM =)))) BASKILARINI FIRÇALARINI SENİ SEVİYORUM =))
BURCU'M =)) DÜŞÜNÜRMÜŞ DE AMAN DA AMAN HİÇ KIYAMAMAAM :)) KOCAMAN SEVGİLEEER HARİKA Bİ HAFTA DİLEKLERİMLEEE
KAAN =)) GÖNLÜMDEN GEÇENİ ANLIYORSUN ;)))) SEVGİLEEERRR
en çok ben özledim :)
YanıtlaSilseni hergün görmek,ne kadar biriktirdiğini bilmek..beklemek, sabretmek ve sonunda kavuşmak :)
:) seni de yerim cicim...
YanıtlaSilçok birikti çok...gerçekten çok birikti ;)
Merhabalar,
YanıtlaSilBizi, bu iletişimden alıkoyan; doğamızda olan yazma ihtiyacımızı engelleyen bu zihniyeti ve bu zihniyetten doğan her türlü yaptırım araçlarını şiddetle kınıyorum.
Anlatma isteği, insanda doğal bir eğilimdir. Çocukluk döneminde ağlama, bağırtı ve el yüz hareketleriyle görünürlük kazananan bu istek, sonradan dil aracılığıyla konuşma ve yazma şeklinde belirir.
İnsanoğlu varlığını belirtmek için konuşma ve yazma unsurlarından birine başvurmak ihtiyacını duyar. İnsandaki konuşma ve yazma ihtiyacı; kişisel, toplumsal ve uğraşsal zorunluluklar şeklinde tezahür eder.
Bu bağlamda, yazmak; dünyayı tanımak ve onu dost hale getirmekse, çalan çanlara kulaklarımızı tıkayamayız. Çalan çanlarda, kendi sesimizin yankılarını duymamız gerekir.
Çevremizdeki çirkinlikleri, haksızlıkları ortadan kaldırarak, onları değiştirip düzelterek, dünyayı dost hale getirebiliriz.
Haksızlıkların yok edilmesi, çirkinliklerin giderilmesi, toplumda bir saygı dengesi yaratır. Bu nedenledir ki, yazmaya katılmış her insan, öbür insanlardan daha ağır bir sorumluluk yüklenmiştir. Böyle bir sorumluluk yüklenme de yazarı, toplumun sözcüsü haline getirir.
Bu bağlam da, bizler de yazdığımıza ve dolayısıyla bu gruba dahil olduğumuza göre, üstümüze düşeni seve seve yerine getirmeye hazır mıyız?
Recep Altun Kaman-Kırşehir
yine kayboldun nerelerdesin?? tabi tahmini zor değil yasak mağduruyuz hepimiz nede olsa:((
YanıtlaSilşşşşşş, hadi uyannn!!!
YanıtlaSilMeyacım geldiiiiiiim =)))
YanıtlaSilAslııııı uyandım uyandım :D
Faaliyet bekliyorum ben:)
YanıtlaSil