Perşembe, Şubat 10, 2011

BİR ADAMIN YÜREĞİNDEN, BİR KADININ GÖZÜNDEN...

Yazdım sildim yazdım sildim yazdım ve yine sildim….
O kadar çok şey geldi ki aklıma yazmak için hangisine başlasam karar veremedim. Hepsi öyle karıştı ki birden kafamda hangisine karar versem bilemedim.
Ve bu yazının ilk cümlesine başladığımda düşündüm, adım attığım ya da atmaya kalktığım kaç yoldan böyle geri döndüm ve bir daha geri getirememecesine sildim attım.
Nelerden vazgeçtiğimi, vazgeçişlerimin kayıp mı kazanç mı olduğunu
Ve sildiklerimi, sildiklerimin gerçekten silinmiş mi yoksa silinmiş diye adledildiğini mi
Bir şeye karar vermeden önce bir gece bekle, eğer sabahında kararın yine aynıysa o zaman uygula, diye düşünürüm çoğu zaman. Ani verilmiş kararlar çoğu zaman yanlış kararlardır ve en çok da verdiğimiz kararların yanlışlığını anladığımızda yanar canımız.
Keşke yapmasaydım dediğimiz anlarda, mantığımızı çalıştıramadığımız zamanların sonralarında,
Sonralarda hissederiz ya hep pişmanlıkları aslında,
Aslında daha öncesinde bi bakabilseydik mantığımıza, ah bi şöyle bi dönüp bakabilseydik.
Sabah sabah diye tuttururum çoğu zaman, güne gözünüzü açtığınızda bırakın güneş girsin gözünüzün içine içine derim, çekmeyin yorganı başınıza, bırakın güneş vursun göz kapaklarınıza.. Tutsun kaldırsın, bi göstersin gün kendini, göstersin güneş kendini o sıcak yatağınıza…
Hep sabah sabah derim kendi kendime, sabah olsun hele bi…
Düşündüm de hayatımın hangi dönemeçlere hangi köşelere gecelerim hangi devrimlere gündüzlerim şahit olmuş. Hangi cezamı gece kesmiş ya da kime kesmişim cezaları gündüzlerimde
Hangi adımı atamamışım gecelerimde
Nerelere doğru koşmuşum gündüzlerimde
Dizlerimin üstüne yığıldığım zaman gece mi gündüz mü
Bi de, kalkmaya çalıştığım zaman?
Durdum düşündüm atamadığım adımları ve attırılmayan adımlarımı.
Ben isterken durduranları, durdurup da tek kelime konuşamayanları..
Ben sarılmak isterken gönül koyanları, ben kaçarken paçalarıma dolaşanları…
*
Koskoca evde tek başına oturmuş, odasındaki resme bakakalmış, mırıl mırıl bişeler mırıldanıyordu. Duvarda onu büyüten ona sevgisini veren kadının resmi asılıydı ve her sıkıldığında gider o resimle konuşur o resmi sever o resme dökerdi kendisini..
Beyaz gömleğini giymiş ve kol düğmelerini iliklerken yeni kararlar aldığı bir sabaha uyanmıştı aslında.. kendisiyle ilgili bu zamana kadar çok şey yapmıştı. Acıttıkları da olmuştu elbet ve acıyan yaraları da vardı ama o kendi yalnızlığıyla kapamayı öğrenmişti o acıyan yaralarının üzerini.. Çok güzel gülerdi aslında, öyle içten kahkaha atardı ki dışarıdan gören bu adamın hiç derdi tasası yok derdi. O herşeyini hep kendine gömmüş, öyle gülerdi işte..
Bundan aylar öncesinde ilk defa kendisi için atan yüreğinin başkası için sanki hareketlendiğini hissetti. Sanki bişeler kıpırdanmış gibiydi ama tartamadı da, o kadar uzun zaman olmuştu kendinde birisini yürekten hissetmeyeli. Belki de yıllar..
Evet evet başkası için hareketlenmiş bir yüreği vardı onun ve evindeyken bu yüreğin sesini duymaktan korkuyordu hep. Hep yüksek sesle müzik dinlemeye başlamıştı ya da hep yummuş gözlerini hep uyumuş, seslere kapamıştı kulaklarını; aslında kapadığı ses kendi yürek sesiydi ve o kendisini bi başkasıyla paylaşamıyordu aslında..
Tam da “evet işte bu ” dediğinde geri adım atmıştı. Yok yok demişti, ben böyle iyiyim. Tam adım atarken geri kaçmıştı. Tam da kendisini birisiyle paylaşacakken kendisinden kaçmış, can acıtmış ve canı acımıştı.
Aradan aylar geçmişti. Aylar önce kapattığını sandığı o meselenin aslında kapanmadığını, aslında tam da mantıksız anında attığı bir geri adım olduğunu fark ettiği bir günündeydi. Kısık sesle söylendi.. Ah dedi öyle derinden dedi ki, sanki “ben böyle olsun istemedim” der gibi, sanki hala o atmaktan geri kaçtığı adımı atmak ister gibi, sanki ittiği eli tutmak ister gibi, kulaklarını tıkadığı sesi duymak ister gibi bir de onun kokusunu tekrar duymak, uzaktan uzaktan koklamak ister gibiydi. Öylesine pişmandı sanki, ölesiye pişmandı sanki… Umursamaz bir şekilde ofladı, öyle umursamaz oflarken tek kaşı havaya kalkar ve dudakları da büzülürdü. Saçları hafiften hafiften dökülmüş başına da dokunurdu oflarken, ve ofladığı şeyin kendisi olduğunu fark ettiğinde, daha da oflardı.. Olduğu yerde durur ve izlerdi gecenin gündüzü, gündüzün geceyi kovalamasını….
Evet, aradan aylar geçmiş, mantıksızca geri döndüğü yola tekrar gitmeye hazırlanıyordu şimdi… sabah olmuş, güneş doğmuş, kararlarının üstüne aylar oturmuş ve şimdi ayaklandırmıştı o yanlışlıklarını….
Dolabın önüne gitti, beyaz gömleğini çıkardı askıdan ve en çok sevdiği kol düğmelerini aldı çekmecedeki kutudan. Yavaş yavaş giyindi, yüreğini hissede hissede kol düğmelerini ilikledi; parfümünü sıktı ve hazır olduğunu düşündüğü anda ayakkabılarını giymek için kapının önüne yöneldi. Eğildi ayakkabılarını giydi. En son ceketini giyerdi, yine öyle yaptı ve aynaya baktı. Evet hazırdı, şimdi yılların yalnızlığını sona erdirmeye gidiyordu. Aylar önce sırtını döndüğü yola şimdi yine gidiyordu bu sefer daha sağlam bir yürekle..
Yılların yalnızlığını sonlandırmaya gidiyordu, “gidiyorum, sana geliyorum” diye diye ilerledi. Ağır adımlarla yürüdü.
Şimdi uzun saçlarıyla karşısında duruyordu geleceği..
Ve ona bakarken ilk defa hissetmişti yüreğinin tebessüm ettiğini…
*
her adım doğru olmaz elbet, hayat bu kendinden bile büyük;
her adımda da yanlışlık varsa kendinde de vardır bi hata elbet, hayat hayat dediğin bir nefes vermek kadar değil midir, bi dön de bak neleri çözer tebessümle söylenmiş bir Evet…

13 yorum:

  1. Çok güzel bir yazı olmuş.. Dolu dolu yürek var her satırda. Ben de çok düşündüm bunları, hala düşünüyorum zaman zaman..nedir düşündüren diyede merak ediyorum.. İstediğimi bulamamış olmammı, yoksa yaşadığım büyük hayal kırıklıkları mı? Bazı tercihim, bazısı aldatılışım usta maskeliler tarafından....

    YanıtlaSil
  2. Belki de hepsi bir araya toplanıp düşündürüyordur kim bilir, öyledir de farkında değilizdir. Ve gariptir ki hep düşünürüz, cevabı hiç bulamayız ve her cevapsızlıkta da yine düşünmekten vazgeçmeyiz...
    teşekkür ediyorum...
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. final muhteşem..aslında başlangıç ve sonrası da çok güzel ama final harikaaaaa..
    "tebessümle söylenmiş bir evet".....

    YanıtlaSil
  4. Cicim, teşekkür ederim...
    Bu yazının yorumları gerçekten önemli benim için... Olumlu yorumları okuyunca rahatlıyorum. Çok teşekkürler..
    Sevgiler ;))))

    YanıtlaSil
  5. Ne güzel anlatmışsın:))
    Hayatın monotonluğuna kaptırıp kendimizi, kişisel özelliklerimizdir diyip körü körüne kabullenip bazı şeyleri sadece nefes almayı yaşamaktır deyip geçiriyoruz zamanı...

    YanıtlaSil
  6. keşke öyle olmasa...
    teşekkürler..
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  7. mim vaaaarr:) http://balgozlukiz.blogspot.com/2011/02/mimlendim.html

    YanıtlaSil
  8. Canım, olduğum yerdeyim de biraz uzak kaldım burdan...

    YanıtlaSil
  9. Yazdın sildin, yazdın sildin ama bak uuuupuuuzun ve dopdolu bir yazı olmuş yahu! :))

    YanıtlaSil
  10. modafobik, çok teşekkürler ;)

    YanıtlaSil
  11. Merhabalar,

    bir çift gönül gözüyle görülen bir yüreğin hikaye edildiği bu güzel ve keyifli yazı dizisini kaleme alan yüreği kutlarım.

    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  12. yaz blogcu, çookk teşekkür ederim....
    sevgiler...

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...