Pazar, Şubat 06, 2011

işte tam da buradan bakıyor hayata yalnızlık...

Kalabalık bir cadde.
Gelen geçen dolu… Akvaryum gibi…
Sağa gidenler sola gidenler, karşıdan gelenler ve ileriye gidenler…
Elinde telefon olanlar, bir simitle öğle yemeğini geçiştirenler…
Kol kola girmiş gülüşen genç kızlar, onların gülüşüne bakan yeni yetme liseliler…
El ele tutuşmuş aşk kokanlar, kol kola girmişse de nefretle bakanlar…
Elinde bastonuyla yürümeye çalışan teyze,
Ve etrafındaki kalabalığa bişeler anlatmaya çalışan fötr şapkalı amca…
Ve bir kaldırımda oturmuş bakıyor işte hayata yalnızlık. Tam da güneşin kendini gösterdiği yerde..
Şöyle turuncumsu bir almışken hem de
Vuruyorken gözüne gözüne…
İşte tam da oradan bakıyor hayata yalnızlık, kısılmış şişmiş gözlerle.. işte tam da güneşin doğup hafiften rüzgarın estiği yerde…
Kendine getirsin diye onu, hafiften üşüttüğü yerde..
İşte tam da oradan bakıyor hayata yalnızlık…
En çok da kalabalıkların ortasında fark edilir yalnızlık… Umarsızca baktığında etrafına ve eğer her şey anlamsızsa, işte tam da oradan;
Kendini hissetmediğinde, kalbini işitemediğinde, nefesinin kokusunu unuttuğunda ve yemek yemeyi son anda hatırladığında,
Zayıflıktan kollarının daraldığında ve suratının uzadığında,
Kıyafetlerinin bollaştığı, göz altlarının morardığı ve yitirdiğinde bazı şeyler anlamlarını…
Kararsızlıkların çoğaldığı ve batmadığı, iğnelerin daha da derine daldığı ama kanatmadığı, kanatsa da kırmızılanmadığı, kırmızılansa da umursanmazlığın içinde boğulup dağıldığı
Ve işte tam da oradan bakıyor hayata yalnızlık,
Odana kapanıp ışıkları kapadığında ve gecelerin gündüzle gündüzlerin gecelerle rol değiştirdiğinde,
Uyku vakitsizleştiğinde ve konuşmaya başladığında odandaki kocaman resimle…
Herkese bu durumun çok ilginç geldiği ama yüzünün sadece gülümsediği,
“Neyse”lerin çoğaldığı, detayların azaldığı;
Hayatın baktığı yer tam da burası işte yalnızlığa,
Ellerindeki ojelerin günlerce kaldığı ve sakallarının uzadığı artık suratına batmaya başladığı,
Geçip aynaya baktığında akmış rimelleri gördüğü ve sakallarına ellediği,
Benimsemek zorunda olduğu Aynada gördüğü öcüyü,
Ne kadar olursa olsun kendi olduğu için benimsemek zorunda olduğu bu canlı ölüyü..
İşte tam da buradan bakıyor hayata yalnızlık,
Atmak istiyor gibi üzerinden bu hüznü, dizlerinin üzerinden kalkmak istiyor gibi, yara bantları istiyor gibi yaralanmış açılmış dizlerine, ve avuç içlerine; rengarenk bantlar takmak ve renklendirmek istiyor yaralarını, bu işte işin aslı…
Ama işte tam da buradan bakıyor hayata yalnızlık…
*
Senin gözlerinle; yalnızlığın içine düşüp üstüne toprak atılmış bir hayata bakarak yazdım bunları,
kim bilir belki üzerinde minik çiçekler biter de yeşerir diye, ve bir el çıkar o toprağın altından diye,
Güneşe bakar, gözleri kamaşır, kahkahalara katılır, hayata karışır ve o akvaryuma dalar,
Oturduğu kaldırıma geçerken şöyle bir bakar, belki derin bir iç çeker ama yine yoluna gider…
Ve gülümser…

7 yorum:

  1. ''senin gözlerinle, yalnızlığın içine düşüp....''

    müthiş...

    YanıtlaSil
  2. muhteşemmmm bayıldım..
    ifadelerine,vurgularına tekrarlarına..
    kimse yaşamasın ama böyle yalnızlık, kalabalıklar arasında kaybolmasınlar..

    YanıtlaSil
  3. Öyle güzel yazıyorsun ki şu insan hallerini, yorum yapınca ifade edemiyorum kendimi, ondan yorum yapmadan kaçıyorum bazen. Ama hep okuyorum hem de en az iki kez.

    YanıtlaSil
  4. Cicoş, aradabi insanın canı istese de evet kalabalıklar içinde kaybolmasın kimseler, kaybolmayalım ;)

    Aslı,çok çok duygulandım senin gibi kalemi sağlam birisinden bu yorumu okuyunca ve çok mutlu oldum..Çok teşekkür ederim...

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  5. Pınar, utandırma beni, içimizdekileri döküyoruz böyle işte ama dedim ya hep okuyorum da hep yazmıyorum, sadece bil istedim. Hadi git güzel Pazartesini yaşa bakıyım şimdi:)

    YanıtlaSil
  6. Huyyttt, aldım gazı senden, gidiyorum ;)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...