Birbirlerini çok seviyorlardı ama birbirlerinden de o kadar inatlardı ki ikisi de bir adım geri gitmeyi bilmiyordu. Çok öncelerden beri aslında hep bi bağları vardı birbirleriyle. Daha tanışmadan önce bile gittikleri cafeler aynı, sevdikleri yemekler aynı, düşündükleri aynı, iş yerleri birbirine çok yakın, kullandıkları yollar aynı kurdukları cümleler aynı ve aynı anda söyledikleri kelimeler, cümleler ve daha bi çok aynı şey
Ve bi o kadar da farklıydılar birbirlerinden. Evleri birbirine uzaktı bi kere. Biri çok hayal kuruyordu, biri çok realistti. Biri çok romantikti diğeri çok tek düze. Biri sürpriz doluydu birisi sadece özel günlerde bunu yapanlardandı. Ve daha bi çok farklılıkları vardı işte
Bi gün tanıştılar. Bi masada oturdular ve oturdukları masa oturdukları mekan ikisinin de ilk defa gittiği bi yerdi. Daha önce ne o ne diğeri gitmişti oraya, ilk defa keşfediyorlardı mekanı ve birbirlerini.
Neyse tanıştılar. Arkadaş oldular. İyi anlaştılar. Sevgili oldular. Güldüler, eğlendiler. Yediler, gezdiler, izlediler, konuştular, tartıştılar. Çok şey yaşadılar.
Sonra;
büyü bozuldu. Birisi gitti. Diğeri kaldı. Günler aylar birbirini kovaladı.
Geçti yıllar.
Karşılaştılar. İkisi de hala birbirlerini bıraktıkları yerdelerdi. Gittikleri yerler hala aynı yerlerdi. Yedikleri yemekler, iş yerleri de değişmemişti, yani hala çok yakınlardı birbirlerine.
İkisinin de hayatlarına çok insan girmiş çıkmış, aşık olduklarını sanmışlar ama her sanışta keskin dönüşlerle geri dönmüşlerdi. Birbirlerinde bulduklarını kimselerde bulamamışlardı.
bi kahve içtiler, hayatlarına kaldıkları yerden devam ettiler...
Yine yıllar geçti aradan.
Tekrar karşılaştılar.
Oturup en sertinden birer fincan kahve içtiler sohbet ettiler. Aynı anda konuşmaya başladılar, güldüler, aynı kelimeleri aynı anda söylediler, güldüler,
“kalp kalbe karşıdır”diye aynı anda söylediler. Çok güzel bir akşam geçirdiler.
Evlerine geri döndüklerinde, o kahvenin kokusuyla uyudular ve o kokuyla uyandılar.
Ertesi gün birbirlerini aradılar, görüşmeye başladılar.
Çok kavga ettiler.. Çok eğlendiler.
Lunaparka gittiler.
Müzikale gittiler.
Birlikte spor yaptılar.
Maç izlediler.
Sinemaya gittiler.
Pazar sabahı Ortaköyden hisara kadar yürüdüler, yoruldular, oturup güzel bir kahvaltı ettiler.
Yeni yerler keşfettiler. Gezdiler gördüler, birbirlerinin fotoğraflarını çektiler.
Doğum günü kutladılar, birlikte mumlar üflediler.
Dertleştiler, sıkıntılarını paylaştılar, birlikte ağladılar, sarılarak teselli ettiler birbirlerini, sonra sulu gözlerle kahkalara boğuldular.
Birlikte Sarhoş oldular.
İş çıkışlarında birbirlerine sürpriz yaptılar. Akşam yemeklerine çıktılar, yemek sonrası kahve içmeye gittiler.
Birbirleriyle ölesiye inatlaştılar.
Defalarca Ayrıldılar. Ama Dayanamadılar;
Yine yine Barıştılar.
Birbirlerinin HERŞEYİ oldular. Aile oldular, arkadaş oldular, sırdaş oldular, sevgili oldular, dost oldular, eş oldular. Birbirlerinin nefesi oldular.
Şimdi aradan yine yıllar geçti. Çok uzun yıllar geçmişti bütün bu olanların üzerinden.
Kadın gözlerini pencereden içeriye vuran geceye dikmiş öylecene düşünüp gülümsüyordu.
Arkasını döndü.
Yanında yatan adama sarıldı.
Kokusunu içine çekti,
Hala o günkü kahve kokuyordu.
Adam kendisine sarılan kadını fark etti. O da ona sarıldı, kokusunu içine çekti, hala o günkü kahve kokuyordu.
Yıllardır olan şey yine oldu. Aynı dili konuşuyordu onlar ve
aynı anda aynı cümleyi söylediler hiç farkında olmadan.
“Hayatımın tek güzel kokususun sen…”
Evet böyle asklar duyariz zaman zaman,bir bütün olmak böyle hic bir zaman koapamamak sanirim,mutlu pazarlar...
YanıtlaSilevet katılıyorum sana, hiçbir zaman kopamamak böyle bişe...
YanıtlaSilsevgiler..
bunun adı:aşk:)
YanıtlaSilEvet canım :)
YanıtlaSilbulabilene ne mutlu,
bulabilene hayat hep umut dolu ;)
sevgiler...