Pazartesi, Eylül 06, 2010
nefes alıyorsak ölüme zamanımız var hala....
Sabahlara kadar oturup aynı şeyi düşünmek
Sabah ezanının sesini duymak ve ilk ışıklarla başını yastığa koymak ve yine aynı şeyi düşünmek
Uyumak ve uykudayken de aynı şeyi düşünmek
Uyanmak uyandığında aynı şeyi düşünmek
Evin içinde dolanırken, elini yüzünü yıkayıp aynada kendine bakarken,
Kahvaltı hazırlarken
Gazete okurken
Yemek yerken
Yürürken gezerken
Televizyon izlerken
Dinlenirken
Ve yine sabaha kadar otururken
Ve yine ezan sesini duyarken
Başını yastığa koyduğunda
Ve yine aynı düşüncelerle uyandığında…
Hep aynı şeyi düşündüğünün farkına vardığında aslında sadece bir bedenden ibaret olduğunu anlamış, tüm iliklerini tek bir şeyin ele geçirdiğini, onunla yaşadığını onunla nefes aldığını hissetmişti.
Gidip aynaya baktığında acı çekmedi, gülmedi, gülümsemedi, sadece kendisine baktı, kendisinde gördüğü bir başkasına tekrar baktı, ne kadar yazık dedi, gülümsemeden gitti yatağına girdi..
Bununla nasıl baş edecekti, bu nasıl geçecekti, sadece kendisiyle yaşamayı nasıl öğrenecekti, her şeyi nasıl unutup nasıl devam edecekti, bunların hiçbirisini bilmiyordu.
Bildiği tek şey, yüreğinin ufalandığı ufalandığı, beyninin gün geçtikçe daha da ağırlaştığı ve ağrıdığı, herkesten her şeyden ve nefesinden nefret ettiğiydi.
Hayata bakan gözlerinde ışık şimdiye kadar hiç sönmemişti. Nefes alıyorsak hala umut vardır diyordu her zaman kendine ve etrafındakilere. O kadar ki pozitif olmayı başarabilen, her olumsuzluğun ardında da bir olumluluk hali arayabilen biriydi. Bazen kendisine pollyana diyordu ama seviyordu o pollyanayı.. O pollyana ki çok dönülmez yollardan döndürmüştü onu. Umudunu ayakta tutmasını sağlamıştı. Gözlerindeki ışığı parlatmıştı hep, etrafına ışık saçmasına yaramıştı.
Bir gün, her şeyin bittiğini anladı. Umudun zirvesine tırmadığında, gönül rahatlığıyla yaşayacağını, inanacağını güveneceğini hissettiği bi noktada, bulutların pembe olduğunu sandığı, gökyüzünün daha mavi, denizlerin daha güzel koktuğu, yüzünün daha çok güldüğünü hissettiği, güldürüldüğünü hissettiği bi yerde, bi tepede gibi hissettiği günlerde, ayakları yerden yüksekte iken,
Beklemediği bir anda beklemediği bir şekilde beklemediği bir cümleyle yere çakıldığında anladı her şeyin bittiğini. Yerde parçalanmış yüreğini avuçlarına alıp toparlamaya çalıştığında anladı artık bir çok şeyi yitirdiğini. Pollyanasının nefesinin kesildiğini. Düşerken umutlarını da gökyüzüne dağıttığını, sevinçlerinin kül bulutlarına karıştığını, ayaklarının paramparça olduğunu, mutluluğunun ayrı yerlere uçuştuğunu ve umutlarının tamamen yok olduğunu…
Yere çakıldığında anladı. Nefes alıyorsak hala umut vardır demekten vazgeçtiğini, nefes alıyorsak ölüme biraz daha zamanımız var hala diye kendisine söylendiğini…
Bu dünya üzerindeki gülen tüm yüzlerden, konuşan her gözden, tüm tebessümlerden tüm cümlelerden ve daha daha nicelerinden nefret ettiğini…
İçten içe tebrik ediyor şimdi seni…
Tebrikler diyor, öldürebildiğin için hayallerimi,
yaşarken öldürebildiğin için beni…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Pınar'cım,
YanıtlaSilBunlar bir iç yolculuğun güncesi mi ?
bu seferki biraz öyle oldu canım...
YanıtlaSilBana cici yazılar hazırlayacak mısın Pınar'cım :) Annelik,kadın olmak,çocuk psikolojisi gibi
YanıtlaSilayyy cnm seni arayamadım yogunluktan, en müsait zamanda arıcam seni detaylıca konuşalım... yazıcam insallah :)
YanıtlaSil