Cuma, Ağustos 05, 2011

İstanbul'a bagırdım.....

Bu gece içimdeki çocuğu dışarıya çıkarttım.

Beyaz bi şort üstüne bi bluz… Ayağımda sandaletlerim, saçlarımı topladım..
Durdum şöyle bi, kapıdan içeriye doğru karşıdan baktım; Ne kadar da görkemliydi ışıkları ve ne kadar büyüktü bir çok oyuncak.
Ne kadar yükseklerde dönüyordu dönme dolap ve nasıl da çığlıklar atıyorlardı insanlar gondol’a bindiklerinde…
Ve “vay canına” dediğim, ters dönen kamikaze..
İçimdeki çocuğu dışarı çıkarttım sevgili
Gülümseyerek dolandım oyuncakların arasında…
Hayalim hep senin omzuna başımı koyup binmekti bu oyuncaklara..
Ve bir de bir gün adalara gidip bisiklete binmek de vardı hayallerin arasında…
Dönme dolap en tepede durduğunda aşağıya baktım kafamı çevirip. Ne kadar da kalabalıktı ama bana göre ne kadar da boştu oysa…
Rengarenk ışıkların tepesinde ve arasında beyaz bir şort parlaklığında kalmıştım, havada asılı sallanırcasına… Bindiğim ilk yer sanki herşeyin başlangıcı… Bir şeyin içine girmişim gibi, hem korkuyorum hem cesaret ediyorum. Ayaklarım yerden kesildikçe daha da kesiliyor nefesim. Yükseklere çıktıkça daha da hızlı atıyor kalbim. Dünyaya tepeden baktığımda sanki hayat ayaklarımın altında gibi, uçuyorum sanki. Sanki yüreğimdekiyle, göklerdeyim ben şimdi..
Sevgili, aşkın da böyle bişe gibi…
Derin derin nefes alıp sanki son nefesimmiş gibi hissede hissede yaşamak..
Ve yaşamaktan caymamak..
Öyle bir karartmak gözü..
Riskleri ceplerime sıkıştırmak, cesaretleri üzerlerine bulamak, ve aşkı koymak hepsinin üstüne.. Kapatmak hepsinin üstünü sevgiyle…  Aşk dediğimiz şey kadir değil mi ki her şeye..
Nasıl da hızlı sallanıyor gondol bi ileri bi geri ve nasıl da çığlıklar atıyor insanlar… hepsi bir ağızdan çığlık atıyorlar, aynı nidayla bağırıyorlar. Hepsinin ağzından çıkan nağme aynı, eda aynı, seda aynı…
Koşa koşa bindim.. Riskleri gözüm görmeden… Cesaretin elinden tuttum… Nefesimi yuttum…
Ve oturdum.
Uzun bir demirle korumaya aldılar beni. Sallanırken düşmemek için.. Bir demire tutundum ve başladı sallanmaya.. Başladım sallanmaya… Başladım yanmaya, içime akıtmaya, ve taşmaya hazırlanmaya…
Yine çığlıklar yükseldi hep bir ağızdan…
Korkular birleşti, zevkler birleşti. Kahkahalar “inmek istiyorum”lara karıştı….
O sırada, sağ tarafıma baktım.. Boştu yanım… Saçlarım da topluydu zaten..
Yukarıya doğru yükseldi oyuncak… Derin bir nefes aldım, ve bağırdım….
Adın yankılandı lunaparkta sevgili.. Ve o yankı, o oyuncağın şimdiye kadar görmediği kadar büyük, önemli ve TEK’ti…
Doya doya bağırdım. Yukarıya çıkarken sana doğru adınla seslendim. Uzaklara doğru, gök yüzüne doğru, gözümün gördüğü yeni havalanmış uçağa doğru, var gücümle, sesim kısılana dek, boğazım acıyana dek, yüreğimin sesini yükselttiği kadar, seni sevdiğim kadar sevgili, aşık olduğum kadar, kimseyi umursamadan, çığlığımdan utanmadan, yüz buldum aşkımdan,
Tuttum CESARETİN elinden…
İstanbul’a adını haykırdım..
 

7 yorum:

  1. Okumasam daha iyi. Elinize sağlık deyip gideyim.

    YanıtlaSil
  2. o zaman ben de teşekkür ederek karşılık vereyim...

    YanıtlaSil
  3. yine çok güzel..kısa ve öz..

    YanıtlaSil
  4. Sevdacım, teşekkürler... ;)

    YanıtlaSil
  5. sevgiliyi İstanbulda bulmak yada İstanbulla kıskandırmak gibi..

    YanıtlaSil
  6. İstanbul'a sığınıp sonsuzlukta yankılandırmak :)

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...