Cuma, Mart 11, 2016

baharı beklerken vol. 12

bir hafta da böylece bitti... her ne kadar cumartesi günü de yapılacak bin bir türlü iş varken cuma geldiyse haftayı bitmiş sayanlardanım...
geri sayımın hızlandığı bu günlerde stres de sarmaya başladı iyiden iyiye... zaman daraldıkça işler sıkıştı, neyi hangi güne sığdırsak diye elimizde takvimle gezer olduk..
evlenirken çalışmak çok zor, hem işin stresini taşımak ve özel hayatı iş hayatına yansıtmamak, işten çıktıktan sonra kazan gibi olmuş bi kafayla evi hazırlamak, işlerin peşinde koşturmak, mobilyacıyı ara, gelinlikçiyi ara, organizatör, fotoğrafçı, kına kıyafeti, geçmeyen grip, bi türlü iyileşemeyen aft'lar yaralar derken bugün
" bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır" modundayım.

tüm haftam böyle geçmedi aslında, baya da iş hallettik sayılır yine, bunlardan en önemlisi DAVETİYE....
 en başından beri hayalim, tanıştığımız yerde kartpostal kadar güzel olabilecek bir fotoğraf çekmek ve onu davetiye olarak tasarlamaktı. bunun için sömestrda bulduğum her fırsatta KARTEPE'ye kaçtım ama bazı şartlar nedeniyle fotoğraf çekimi yapamadık. Şu süreçte içinde ne kaldı diye sorsalar, davetiye kaldı içimde derim.... sabah bu konuyu iş yerinde de dile getirdim de "hedeflerin çok küçük" gibi bi yorum aldım. sonra başladık "küçük şeylerden mutlu olmak" başlıklı konuşmamıza... küçüklüğümden beri küçük şeylerden mutlu olan, büyük kariyer hedefleri hırsları olmayan, sağlıklı huzurlu bir ev, saygılı bir eş, bir aile hayatı hayali kuran, kaliteyi lüksü bilen ama elimdeki kadarını yaşamaya çalışan biri olmaya çalıştım hep ama bazen insanlar bazı fedakarlıklarımı, bazı kabul edip susmalarımı sanki aptalmışımcasına kullanmaya çalışıyor bunu hissedebiliyorum da asıl aptal kendileri, farkında değiller... ben farkındayım aptal olduklarının :)

"ben de böyleyim işte" diyebileceğim özelliklerimden en başta geleni heralde, hayatımdaki insanlara benim istediğim kadar özen, fedakarlık, iyi niyet göstermek (ki annem bunu bazen "kendini kullandırma" diye değerlendiriyor) ve yaptıklarım karşısında gördüklerime göre de tepkiyi koymam, yani yaptıklarımın karşılığını göremiyorsam bıçak gibi kesiyorum ve  geri dönemiyorum, dönmüyorum. ve bunu yaptığımda da üzülmüyorum... olmadı mı, keyfin bilir arkadaşım, diyip yoluma devam etmek beni mutlu ederken, kaybettiğim zaman, emek, para, duygu, hiçbiri gözüme gelmeden, NE YAPTIYSAM KENDİM İÇİN YAPTIM, BENİM SEVGİM, BENİM ZAMANIM, BENİM PARAM, BENİM EMEĞİM, ama eşit karşılık göremediğimde de bunu çift taraflı hale getirip MADEM BENİM BU EMEĞİME BU ŞEKİLDE KARŞILIK VERMEYİ TERCİH EDİYOR, BU DA ONUN TERCİHİ, BEN DE TERCİH HAKKIMI KULLANIYORUM VE GİDİYORUM, demek bana büyük haz veriyor. kader diye bir şeyin varlığına inanarak, gayet de kaderci bir insanım ama bazı durumlarda insanların kendi tercihlerini yaşadıklarına inanıyorum ve herkesin kendi tercihi diyip yoluma bakıyorum.
geçenlerde bir kız arkadaşımla aldatılmak üzerine konuştuk ve konuşurken fikir birliğine vardık... bize göre aldatılmak diye bir şey yok, bu da bir tercih, bir adam ya da bir kadın eşinden başka birine gidiyor ise, bu onun tercihidir....bize göre bunu yapmak
"senden başka biri ile ilişki kuruyorsam senden olma ihtimalini de göze alıyorum" demektir. dolayısıyla herkesin kendi tercihi, herkes istediğini yapmakta özgürdür, o özgürlüğün getirilerini de kabul etmek zorundadır.

diyorum ya annem bana bu konuda hep çok kızar, ben de herkesin birden fazla şansı olduğuna inanırım. ama bi kaç kereden fazla verilmiş şansı kullanamayan insan da bana göre nankör insandır, ve ben kedileri hiç sevmem...!

nerden geldim buraya, kafamda ne vardı ben neler yazdım, nerede kalmıştım, davetiye içimde kalan şey.... davetiyelerimizi hazırladık bastırdık, düğün davetiyemiz ve kına davetiyemizi ayrı ayrı bastırdık. ÖNERİ; kalabalık bir sülale pardon aşirette yetiştiyseniz eğer, davetlilerinizi kınaya ve düğüne gelecekler olarak ayrılabilirsiniz. biz öyle yaptık. herkesi düğüne çağırmaya kalktığımızda bir  stadyuma ihtiyacımız olduğu gerçeğini kabul ederek makul bir salon tutup 400-450 kişi sayısında kalabildik :)))))) ve düğüne davet edemeyeceklerimizi kınaya davet ettik.



kına davetiyesini kitap ayracı şeklinde hazırlayıp üstüne yandaki gelin kızı bastık, üzerine bir slogan yazısı, arkasına ise kına daveti yazısını ekledik..
kına davetiyelerinde genelde gelin ve nedimeler, Fatma ana eli figürleri gibi görseller gördüm. olayı biraz daha bireyselleştirelim dedik ve yandaki gelin kızı kullandık gayet güzel oldu, yakında kınası olacaklara bir fikir olabilir...







sonraaaaaaaaaa

kına için orijinal bir gelin ararken karşıma başka bir clipart daha çıktı ki arasam belki bulamayacağım, hikayemize gayet uygun ve acaba davetiyenin bir köşesine bastırabilir miyiz diye düşündük veeee bu kayaklı gelin ve damat clipart ını kullanmaya karar verdik... davetiyeye sığdıramadık ama davetiye zarfının bi köşesine siyah beyaz şeklinde bastırdık ve çok cici oldu :))
hikayemize de gayet uydu...



sonrasında başladık yazmaya...
nişan davetiyelerimizi bastırdıktan sonra davetli isimlerini oturup tek tek yazmıştım... düğün davetiyemizde de öyle oldu. yazacağımız kalemi gidip aldık, oturup tek tek yazdık...
böyle işler insanı biraz yoruyor nitekim aşağıdaki fotoğrafta yoğun iş gününden kalma makyajım, artık ensemi yakan saçlarımın tepede toplanmış haliyle beni göreceksiniz ama bence işin en eğlenceli yanlarından biri bu.... her zerrede parmağınızın olması.. ben zevk alıyorum.. ama tabi bu bahsettiklerimi meslek haline getirmiş insanlar var, onlara verip de yaptırabilirsiniz...














Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...