Pazar, Mayıs 29, 2016

sendromlu yazı :))

kim demiş pazartesi sendromu pazar gününden başlar diye, hiç de bi kere, o olay öyle olmuyor çünkü bende o sendrom cumartesiden başlıyor :)))))))))))))

cumartesi sabahı uyandığımızda harika bir sürprizle karşılaştık... yataktan kalktım dedim bi el yüz yıkayayım, bastım elektrik düğmesine, tık, aha!! bi daha tık, tık tık tık, elektrik yok,
yok artık yaaa
 dedim resmen...


evimizin her köşesinin de elektrikle nefes aldığı gerçeği yüzümüze çaaatt diye vurduğunda " eeee çay demleyemeyecek miyiz şimdi" diye bi söylendik. tabi benim sinirim tepeme çıktı... elektrik idaresini aradığımızda ise tepeme çıkan sinir her yanıma dağıldı çünkü o bant kaydı, bizim mahallemizde saat 17:00 a kadar ENERJİ verilmeyeceğini söyledi, ENERJİMİ TÜKETTİLER
tüm günü yazamıcam buraya çünkü pek fotoğraf çekemedim. fotoğraflarla destekleyemeyeceğim o yüzden gıdım gıdım anlatmayayım.. zira pek enerjisi düşük bir gün idi...

işte bu yüzdendir ki tüm cumartesi boyunca "aaaaa yarın pazar dimi ohh pazartesi değil" diye söylendim durdum içimden...

ve bu pazar günümü ise elektriklerin var oluşu ve yeni bir program oluşmayışını fırsat bilerek tüm ev işlerine ayırdık
ütü
süpürge
vileda
toz bezi
fırın

pek bi haşır neşir olduk kendileriyle...
eminim annem bu halimi görse gözleri yaşarırdı. :))
baba evinde elimi sıcak sudan soğuk suya mı koyardım aaahh ahhh :))))
ben bir prensestim külkedisine mi dönüştüm nedir, pırıltılı at arabam nerde, ve tabi ki uşaklarım bir de,
bir bal kabağına mı dönüştü hepsi??
ama olsun....
sonuçta masalda da külkedisi en şanslı olanlarıydı çünkü esas oğlan, ay pardon, prens
(esas oğlan ne yahu külkedisi masalından bahsediyorum şurda, arabesk mi takılasım geldi ki)
prens külkedisine aşık olmuştu çünküüü
ve onu atına atıp şatosuna götürmüştüüüüü :)

benimki de o misal...
hayatım 180 derece değişti belki
kuzeydeydim güney oldum
batıydım doğu oldum ama
bir adam var ki iyi ki bu masalın prensi o oldu,
ve bir prenses bir kraliçe olduuu..
:)

haydaaaaa
sendromumdan buraya nasıl geldim ya biri bana bi anlatsın
iki dakika bunalıma giremiyorum şurada yahu
hep bi pembe panjur modu
hep bi pollllyaanaaa kız durumu :)

olsun...
şükür..  :))

aaaaa bu arada, ramazan geliyor diye kendimce pek bi heyecanlardayım... geçen yıl nişanlıydık ve birlikte bir sahur bile yapamadık diye çok üzülmüştük...
ramazan demek benim için biraz da sevdiğim dostlarla dışarıda yapılan sahurlar ve sohbetler....
ama geçen sene bunu nişanlıyken yapamamıştık ikimiz,
şimdi iseeeeeee bütün iftarlar bütün sahurlar bizim :)

ramazan bereketiyle gelsin inşallah her birimizin evine yuvasına...
hayırlarla gelsin,
güzellikler getirsin,
semaya açılan ellerimizde dualarımızda isimlerimiz olsun hep,
birbirimizden habersiz, birbirimizin dualarında olalım inşallah...


tamam kabul ediyorum, ben bu akşam ya çok yorgunum ya tepem atık :)
bu kadar da konudan konuya atlanmaz ki canım :p :p
tamam yatıyorum, uyuyorum. tamam

snapchat: pinarustundag


Pazartesi, Mayıs 23, 2016

pazartesi postu


milletçe pazartesi günlerini sevmiyoruz, hele bir de hafta sonu evinizde değilseniz, düğün dernek için başka bir yere gitmiş iseniz, hele ki o düğün pazar günü ise ve siz gecenin bi köründe geri dönmek zorunda kalıyor iseniz, o pazartesi gününü var ya o pazartesi gününü, salla salla vur duvara :)))

saatin alarmı çaldığı gibi bir cin misali uyananlardanım. nitekim o alarmı ertelediğim pek nadir görünmüştür ki ertelesem de ertele'ye basarak değil, bi gözüm kapalı şekilde saati kendi kendime kurarım,o da  şu şekilde olur; ben 06:30 da kalkmalıysam o alarm 2.ye 06.34 e kurulur :) 06:35 değil ama 06:34 lütfen yani :)
ama bugün, her günden farklı bir gün oldu, alarm çaldı ben onu 5 dakika erteledim. tekrar çaldı, dedim artık kalk, kalktım, hazırlanmaya başladım, mutfağa gittim çayı demledim derkenn kocamın alarmı çaldı, dedim ki YAŞASIN! O da uyansın :)
uyanmadı :(
bi de üstüne 10 dakika erteledi alarmını
neyse mutfağa gittim, fırına ekmekleri attım, onlar pişerkennn bennn hiç yapmadığım bişe yaptım :))
odaya gittim, dedim ki, fatih saati kaça kurdun canım?
dedi ki, 7,
baktım saate 8 dakika var:)) dedim kıvrıl yanına :)))))
öyle yorgunmuşum ki 7ye kadar kıvrıldım yanına öylece etekli bluzlu :)))))
ve derken beklenen alarm yine çaldı, bu sefer ikimiz de döne döne kalkmak zorunda kaldık...

yıllardır alışkanlık haline geldi şu olay bende ; makyaj yapmadan evden çıkarsam bi türlü ayılamıyorum. makyaj yaptığımda "evet yatak modundan çıktım demek ki" diye bi psikolojiye bürünüyorum sanırsam :) sallana sallana makyajı yaptım, diğer günlerden biraz farklı oldu gerçi, bi eyeliner bi rimelle bitirdim olayı, sonra ALLAAAHHH EKMEKLER diyerek koştur koştur mutfağa gidip ekmekleri çıkarttım. çok sevdiğim Amerikan servislerimi çıkardım, hazırladım falan :)
( tabi bu yorgun halimle yapabildiklerim, güzel uyandıysam harikalar da yaratabilirim:P)

ve bugün diğer günlerden farklı olarak, AYY YORULDUM YAA diyip bi çay da kendime doldurup oturup kahvaltı ettim :))))) normalde kahvaltıları hep okula gelince yaparım, bugünkü biraz farklı oldu...

şuan bi  5 saniye durdum ben bu yazıda ne anlatacaktım diye :)))
yok arkadaşlar uyanamamışım hala :)

heh hatırladım, bu saate kadar uyanamamıştım kiiii bugün işten 7 buçukta çıkıyor oluşumu düşününce tekrar tekrar basıyorlar bana ama sevgili HANDAN'IN BU POSTUNU GÖRÜNCE SAĞLAM BİR KAHKAHA ATTIM :)) 
3 cümlecikli bi post beni anca bu kadar keyiflendirebilirdi sanırım :) bayıldım :)
yani ben beğendim, siz de girin bakın bence :)
hatta o 3 cümlecikliye bakmışken diğerlerine de bakın, diğerleri de çok güzel bence..

bence yani :)

ayyy, yok kardeş yok, uyanamadım ben hala :)
bana gün aymadı, kısmet yarına :))

sevgiler :))))

snapchat: pinarustundag

Salı, Mayıs 17, 2016

ÇARŞAMBANIN ÇARŞAFLA ALAKASI YOK :)

çarşamba günlerini hep severim,
benim için öyle çarşafa marşafa da dolanmaz, dolansa da toz kondurmam, ay canım şans işte der geçerim, çarşamba'ları severim çünkü ben.

çünkü, çarşamba haftanın ortası bana göre, pazartesi ve salı günleri uykulu gözlerle yokuş yukarı çıkarken, o yokuşun en tepesidir çarşamba, ve haliyle perşembe ve cuma gününe de dikine inişin başlangıç noktasıdır.

ben böyle hissediyorum şahsen :)

hele ki bu hafta çarşamba gününün ayrı bir önemi var çünkü yarın okullar tatil. aralardaki bu es'ler gayet iyi geliyor ki planlar şimdiden yapıldı bile. tatil günlerini değerlendirme şekillerimizin hepimizinki farklı olabilir ama kültür gezisinden hoşlananlar için yarın müze gezmek için güzel bir fırsat olabilir. biraz kalabalık olur ama kültür gezisi yapıyorsanız kalabalığı da göze almalıyız zaten... :)

ve sizlere bir blogger arkadaşımdan bahsetmek isterim ki belki de zaten bir çoğunuz takip ediyor, yeni gelenler ve bilmeyenlere de bildirmek isterim.
ben de kendisini başka bir blogdaki yazı üzerine tanıdım ve favori bloglarımdan biri haline geldi
karşınızdaaa CAFE TİGRİS

içeri girdiğinizde sizi eski bir fincanla türk kahvesi ve iki yanındaki sevimli kukla korkuluklar karşılıyor. aşağılara indikçe de sanki bir arkadaşınızla konuşuyormuşsunuz gibi bir samimiyete boğuluyorsunuz...

diyorum ya, belki de haberiniz var ama DUYDUK DUYMADIK DEMEYİN VE TAKİP EDİNNNNNN

CAFE TİGRİS İÇİN BURAYA TIK TIKKKK

ve,

19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun..

sevgiler...



snapchat: pinarustundag

Pazartesi, Mayıs 16, 2016

bir pazartesi postu

çok şey var yazmak istediğim ama sadece
GünAydın demeyi tercih ediyorum bugün...


Salı, Mayıs 10, 2016

her güne bir kutlama

mayıs geldi güneş gelemedi mübarek ama ben pek mutluyum bu durumdan. çünkü güneş açtığında ben çalışıyor isem, gözümün önünden hep boğaz manzarası, mis gibi çaydı kahvaltıydı, üzerine içilen yandan çarklıydı, hep böyle keyifler geliyor aklıma :)
o yüzden bi süre daha böyle gitmesinden tarafım, şikayetim yok, şükürüm var.. :)

pazar gününden beri kutlamalardayız. bi resmiyet halinde dolaşıyoruz resmen..

pazar günü malum Anneler günü.... bir sürü yazı okudum bu güne dair, fotoğraflar paylaşıldı, ki ben de paylaştım, üzüle üzüle de olsa..
anneler günü babalar günü falan aslında bana gereksiz gelen günlerden. takvim üzerinden çıkarmalıyız bence... anne olamayanlara ya da anne olup da evlat acısı yaşayanlara, annesini kaybeden evlatlara bile bile acı çektirme günü sanki... öyle hissediyorum...
belki bunu teyzemi kaybettiğimizden beri daha yoğun hissediyorum. sonuçta insan bazı şeyleri yaşamadan çok anlayamıyor, duyguyu çok hissedemiyor...
biz, teyzemin eşini kaybettiğimizde "babalar günü" ile ilgili bunları hissetmiştim... çünkü o zaman kuzenlerim çok küçüktü ve onlara yazıktı, babalar gününe ne gerek vardı...
eniştemin vefatının üzerinden 10yıl geçti, teyzem kocasının yokluğuna çok dayanamadı ve onu da kaybettik. bu sefer "anneler günü"nü daha da hiç sevmedim. çünkü kuzenlerimin acısı ikiye katlanmıştı... artık anneler gününe de gerek yoktu...
aradan bi kaç yıl geçti. kuzenlerimden biri evlendi. ve o şimdi bir baba.... bilmiyorum babalar gününü kutlamaktan artık hoşlanıyor mu ama, ben bu iki günü de sevmiyorum...

velhasıl kelam o günü biz de kutladık...
bildiğiniz üzre pazar akşamı GS-BJK maçı da vardı. o yüzden günün anlam ve önemine yaraşır şekilde giyindik kocamla... bence anneme en güzel anneler günü hediyesi, bizi karşıdan formalarımızla görmek oldu... çok eğlendi çünkü bizi öyle görünce :)))



pazar gecesi sabah benim annemle kahvaltı, akşam da kocamın annesiyle akşam yemeği şeklinde son buldu...

oldu mu pazartesi...
tarih 9 mayıs...
geçen sene bu gün sözlenmiştik biz... :) şimdi diceksiniz ki söz nişan düğün tanışma doğum günü, hepsini kutlayacak mısınız? yok tabi ki sürekli kutlamanın da canını çıkarmaya gerek yok, bazı şeyler tadında kalmalı elbette ama büyük seremonilere girmeden, hatırlamak ve anmak çok güzel. anıları yad edince hem komik şeyler geliyor insanın aklına, hem de "vay beeee o günden bu güne neler oldu" diye iç geçiriyor insan..
özel günlerimizi biz büyük hediyelerle kutlamayız ama kocam çiçeklerimi eksik etmez hiç. mutlaka beyaz güllerimi alır da gelir... ben alacağını bilirim o da bekleyeceğimi bilir, ben de onun çikolatalarını eksik etmem, iş yerine gönderirim içine minik bi notla... böylece jestleşmiş oluruz.
bu sene beyaz güllerim yerine orkideler karşıladı beni kiiiii çok severim evde orkideyi.. farklı bir ruh asalet kattığını düşünüyorum ki artık kocam sayesinde evimizin bir orkidesi var... :)

eve giderken asansöre bindiğimizde burnumun dibine giren orkidelerden burnuma karpuz kokusunun gelmesi, bizle birlikte asansörde bulunan insanlara " ne alaka" diye düşündürmüş olabilir ya da "ayyy kız hamile heralde orkideden karpuz kokusu alıyoooo" diye düşündüklerini daha kuvvetle muhtemel düşündük ama, karpuz değil de muhtemelen çiçekçinin orkidenin üstüne sıktığı sprey kokuyodu :)))))))



09.05.2015                                                                  09.05.2016

ve ayrıca, 9 mayıs gülümseme günü imiş :) bununla ilgili de snapchat üzerinden bir sürü şey paylaştık ve inanın çok eğlendik :)))

ve bugün günlerden Salı...

10 Mayıs Dünya Psikologlar günü... her ne kadar şuanda mesleğimi tam olarak icra edemiyor olsam da okuduğum kitaplar, aldığım eğitimlerle bi şekilde alandan kopmamaya çalışıyorum.
dünyaya bir kere daha gelsem yine psikoloji okur yine psikolog olurdum heralde...
her insanda farklı dünyalar görmek keşfetmek inanılmaz güzel...
her hareketin bir anlamı olduğunu bilmek, yaşamanın büyük anlamlarla dolu olduğunu keşfetmek çok güzel...
insan çok güzel...
bu yüzden, tüm psikolog meslektaşlarımın gününü kutlarım, en başta en can meslektaşım Dicle Şanlı'nın tabiki...
bugünün çiçeği de can arkadaşım Elçinimden geldi...
elçinle biz anaokulunda tanıştık. o, anaokulunun öğretmeni ben psikoloğuydum. ilk tanıştığımız yıl psikologlar günümü kutlamıştı. biz tanışalı 7 yıl oldu sanırım, 7 yıldır asla atlamaz bugünümü... ya bir pasta ya bir çiçekle mutlaka kutlar...
bugün gönderdiği çiçeklere bayıldım veeee tam da mutfağıma uygunn :))) eve götürüp onları da en güzel yere koyacağım...

güzel dostlar edinmek gerek bu hayatta...
dostlar hayatı güzelleştirir çünkü, renk katar, can katar, kahkaha katar ;)



3 gündür kutlamalarımızı yapıyoruz resmen 3 gün 3 gece şeklinde...
snapchat üzerinden takip edenler bilir ;))

sanırım yarına bi kutlamamız yok,

şimdilik...

:))

sevgiler :)

snapchat: pinarustundag

Pazartesi, Mayıs 02, 2016

zaman çok hızlı...

çok hızlıca geçiyor vakit...
ha sözlendik
ha nişan hazırlığı
evimiz nerede olacak
pembe panjurlu olmadı madem pembe koltuklu olsun
bahar gelini olcam ben
waitingforApril2 dedik dediiiiikk
ve evlendik de üzerinden 1 ay geçti bile...

ömür geçiyor 1 ay nedir ki, desenize....

biz bu 1 ayda neler yaptık, anladık ki ev yemeği nimetmiş, 1 aydır dışarıda hiç yemek yemedik,
yok yalan olmasın, balayı dönüşü ev tamtakır kuru bakır olduğu için dışarda yemek zorunda kaldık 1 kerecik :)
benim harika yemek yapma deneyimlerine her geçen gün yenilerini ekledik. bazılarında ne kadar başarılı olsam da (patlıcan musakka), bazılarıyla resmen dünya savaşına girdim(et sote)
tüm et ve sebzelere karşı tek tabanca benn!!!!!

iş yoğunluğumuz nedeniyle hafta sonu evimizde kahvaltı yapabilme şerefine henüz geçtiğimiz cumartesi ulaşabildik, hala hasretini çekmekteyim ama söz verdiğim gibi her sabah işe gitmeden önce kocamın kahvaltısını hazırlama istikrarım hala devam ediyor,
tüm makyaj sürem, dolabın karşısında durup "bugün ne giysem yaaa" düşüncelerime ve  ayakkabı seçme serüvenlerime rağmen....
tüm bunların hepsini de yarım saat içinde yapıyorum ayrıca :p :p

aynı evin içinde nasıl yaşanır onu öğrenmeye çalıştık.
öğrendik mi?
çalışmalarımız hala devam ediyor :))

nişanlıyken en korktuğum şey çamaşır makinesiydi. zira kendisi bana koca ağızlı bir canavar gibi geliyordu ki onunla da barıştık sayılır. ama benim içine attığım üç beş parça çamaşırı görünce, kocamın
"bu kadarcık çamaşırla makine mi çalıştırılır Pınar" demeleri ile gözlerim şaşkınlıktan fal taşı gibi açıldığında güzel tartışmacıklar da ortaya çıkmıyor değil :)

evimizde sigara içmiyoruz diye anlaşmıştık en başında, bunu avantaja dönüştürüp o sigara molalarında mutfakta oturup sohbet ettik...
öyle ki o sohbetle 1 sigaranın 5 sigara olduğu zamanlarımız da oldu...

mutfağımızın bir duvarına, gelin arabamız için özel yaptırdığımız plakayı yapıştırdık, etrafına kına davetiyemiz, nişan davetiyemiz, düğün davetiyemiz, üçünü de astık, o köşe bizim köşemiz oldu :)

hastalandık..
bu poşetteki ilaçlar ne için içiliyormuş ya du bi prospektüsünü okuyim ben iyice,
demek ne demekmiş onu öğrendim :) pek bi anaç oluyormuş insan,
dur içme! önce prospektüs!!! :))))

ilk yatılı misafirimizi ağırladık...
kardeşimi..
kiiiiiii iyi mi ettik kötü mü ettik bilemedim çünkü "e hadi yatalım" dediğimizde,
hıııııı şimdi bi bakalım bakalım tek kişilik çarşaf takımları hangisiymiş, diyip bazadaki tüm çarşaf battaniyelere bakıp
"ay yok bu çift kişilik" dediğimizde ve
"eeee bu koltuk nasıl açılıyo" diye üçümüzde koltuğa baktığımızda, yatacağı yeri bile kendisi hazırlayan kardeşimin eline büyük bir koz vermiş olduk :)
o gece bize çok güldü,
aman biz de çok komiktik zaten :))

ilk kalabalık misafirimizi ağırladık bir gece, güzel bir kutlama için,
ama çaya yani, öyle yemek yapma cesaretini henüz gösteremedim...
evimizde ilk kutlamayı yaptık, kiiii 3 aile ve 3ü de bebekli olduğunda, evimiz ilk defa öyle bir cümbüşe sahne oldu ve gece sonlanmaya yakınken, elektrikler kesildi :)
misafirler gittiğinde, salonun her yerinde mumlar, elimizde bir ışıldakla kaldığımızda
"önce bulaşık makinesini bi boşaltalım bari" diyip birlikte bulaşıklara giriştik...
pek bi omuz omuza duruş sergiledik ki halimize acıdı heralde, elektrik geldi hemen :))))

sıcak havada bile üşüyen bir insan olunca evin içinde, o, tüm odalardaki petekleri sonuna kadar açıp evi hamama döndürdüğünde,
diğeri ise o odaları tek tek gezip petekleri söylenerek kapattığında bi yandan da muzip muzip güldük.
:)

gibi gibi....

1 ayın içine çok fazla şey sığdırdık...
çok komik çok güzel bir sürü şey...
zaman gerçekten çok hızlı geçiyor...
haddinden fazla..

olsun...

her yeni günde yeni bir şey öğreniyoruz nasılsa...
her yeni gün yeni anılar demek...
yeni keşifler demek...
en güzeli de her uykuya "iyiki" diyebilmek,
her yeni güne şükürle uyanmak demek...


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...