herkeslere selamlar...
öncelikle hayırlı ramazanlar dileklerimle yazıma başlamak isterim.. umarım bu mübarek ay hepimize huzur sağlık esenlik getirir, açların halinden anlar, layığıyla ibadetimizi yaparak, dualarımızın kabulünü umarak hayırlı bir ramazan geçiririz umarım...
bir kimsenin başkası için yaptığı duanın çok makbul olduğunu okumuştum ve büyüklerimden de çokça duydum. bu yüzden, sizler, aklıma geldikçe dualarımda olacaksınız, dualarda olmak dileğiyle..
gelelim banaaaa...
bu yazıyı evimden yazıyorum. 15.kattan gökyüzünü izleyerek ayaklarımı uzattım, bilgisayarımı kucağıma aldım ve yazıyorum...
hayat değişikliklere yeniliklere gebe hep. ve biz yarın ne yaşayacağımızı bilmeden yaşıyoruz, uyanıyoruz sabahlara... alışkanlıklarımız rutinlerimiz oluyor, bağımlılıklarımız oluyor, bağlılıklarımız oluyor. sahipleniyoruz onları. alışkanlıklarımız biz oluyor. bizi biz yapan şeyler oluyor. işimiz de o alışkanlıklarımızdan biri... uzun yıllar bir iş yerine emek veriyorsunuz gönül bağı kuruyorsunuz, sahipleniyor, orası için fedakarlık yapıyorsunuz, yeri geliyor kendinizden evinizden eşinizden ailenizden önce geliyor işiniz...
orada güzel dostluklar kuruyorsunuz. artık hayatınızın bir parçası haline geliyor o insanlar. onlarla görüşmek bir şeyler paylaşmak için artık işe gelmenize gerek kalmıyor. çünkü artık farklı bir bağ kurmuş oluyorsunuz onlarla...
sonra bir gün geliyor. ve zamanınız doluyor. artık gitme vakti geliyor. tüm işlerinizi eşyalarınızı, yıllarınızı geçirdiğiniz defterler kalemler hepsini bir koliye dolduruyorsunuz. çünkü artık gitme vakti.
psikoloji okumuş olsam da rehber öğretmenliği de severek yaptım hep. çünkü rehberlik okulların hep gülen yüzü. sıcak bir sığınağı. her ne kadar bi süre sonra kendi kendinize kaldığınızda devrelerin yandığını hissetseniz de, bir çocuk odanıza gelip de " bana yalnızca siz yardımcı olabilirsiniz" dediğinde, dünyanın durduğunu hissedebiliyorsunuz. öyle güzel bir şey işte.
şimdi ise o çok sevdiğim işimi ani bir kararla bıraktım. hayatım hep böyle oldu beni. keskin dönüşler...
hayatım boyunca çok sabırlı bir insan olduğumu söyler dururum hep. şimdilerde ise sabrım biraz azaldı. sanırım tahammülüm de..
fazla analitik çalışmak, kurallar dahilinde yaşamak, olmazsa olmazlar yaratmak, bir düzen oturtuyor belki ama, hayat böyle gitmiyor, grilere tahammülü olmadığında anlıyor insan. bu sefer hayat hem size hem etrafınızdakilere zehir olmaya başlıyor.
bir şeyleri olduğu gibi anlatmak zorunda olmak, işinize başkalarını karıştırmamak, her işi kendi başınıza yapmaya alışmak, iş dışı hayatta bunun böyle olmadığını gördüğünüzde ise çok canınız acıyor. siz planlamaya çalıştıkça ve o planlarınıza başkaları karıştıkça siniriniz bozuluyor, kırmaktan incitmekten korkuyorsunuz ama yeri geliyor kırıyorsunuz. çünkü siz, kendi işinizi kendi istediğiniz gibi yapmaya alışmışsınız. sınırlarınız var, kendi alanlarınız var ve oraya 3. şahıslar girmesin istiyorsunuz , maalesef ki herkes, sizin gibi düşünmüyor oluyor.
çok sevdiğim bir arkadaşım bi gün demişti ki; "iş yerinde kurallar koyabilirsin ama dışardaki hayat kurallardan bağımsız işler pınar."
doğru demişti.
ben de olsam, bi başkasına böyle demez miydim, böyle derdim elbet...
iş ve hayat birbirine giriyor tabi bir süre sonra... alışkanlıklar birbirini etkilemeye başlıyor.
ağzınızdan çıkan cümlelerin arkasında duruyorsunuz.
dediğimi yaparım diyorsunuz.
kendinizi anlatıyorsunuz
sonra bi gün geliyor, kendi kendinize diyorsunuz ki, koca yığın bir kalabalıkta kendi çapında çığlık atmaya çalışıyormuşum da haberim yok.
oysa ki çalışırken öyle olmuyor. ağzınızdan çıkan laf senet oluyor. yapılmalı diyorsanız yapıyorsunuz. uyarıyorsanız, dikkate alınıyorsunuz.
"ben baştan uyarmıştım" demenize gerek kalmıyor çünkü söyledikleriniz zaten duyuluyor.
gerçek hayatta böyle olmadığını gördüğünüzde etrafınızı sorgulamaya başlıyorsunuz...
bir arkadaşım demişti ki,
"bu hayatta politik olmayı öğrenmek zorundasın"
30 yaşım bitti, ben politik olmayı daha öğrenemedim. içimdekiyle yüzümdeki farklı işlemedi hiç.
gönlümdeki hep dilime geldi, hep de bu yüzden gönlüm incindi.
ben dobra dobra söyledim, sonra özür dileyen ben oldum hep...
:)
biliyorum
40ıma da gelsem bunu böyle yaşamaya devam ederim ben, değişmez benim düzenim.
her darbede bi ders aldım desem de
annem hep der "sen aptalsın, herkesi kendin gibi biliyosun"
öyle...
ben en sevdiklerimi hep birilerinden önde tutarım hep... ben üzülürüm yine de üzdürmem. evlenmeden önce öyleydim, kardeşim ergenliğin zirvelerindeyken babamla atışırlardı. ben babama karşı dururdum kardeşimi savunurdum. ama yine de babamı ezmezdim, gönlünü hoş ederdim hep. annemle babam arasında ayrım yapmazdım asla, ama birini de bi diğerine ezdirmezdim. bu yüzden çok azar işittim belki,
diyorum ya, üzülürdüm ben, ama üzmezdim.
şimdi evlendim.
hayatımda tek kanun saydığım insan kocam oldu. şimdi de onun kalbini avucumda tutuyorum camdan kalp gibi, aman ha düşmesin kırılmasın incinmesin, ona karşı başkasını savunmam, daha önce de demiştim ,o haksız bile olsa, yine de başkasını savunmam, yine önce onun yanında dururum.
evlendiğimiz gün, odamdan çıkmadan önce demiştim " fatih gelmeden çıkmam" diye, onsuz adım atmam diye. öyle... kimseyi de umursamıyorum belki de tek onu sayıyorum diye.
yine geldim nerden nereye ya...
neyse gelelim asıl konuya, ben istifa ettim beyler bayanlar...
işimden, kurallarımdan, gerekliliklerimden, siyahtan beyazdan,
yüreğimdekini dillendirmekten,
samimiyetimden, dobralığımdan, belki de iyi niyetimden, bi çoğundan istifa ettim.
evime kapanıp kendi kafamı dinlemeye karar verdim.
öyle...
babam hep der ki
"kızım sen etrafına mutluluk saçmalısın, gülümseyen olmalısın,
ama mutsuz olursan bi gün eğer, mutsuz etme yine de, uzaklaş oradan..."
öyle...
annem de babam da hep haklıdır benim...
az öğüt verirler ama azıcık öğütle koca bi hayatı götürürler.
öyle anlamlıdır yani
öyle yaparım ben de bundan sonra
politik olamam biliyorum
ama susmayı becerebilirim
susarım
ne kırar
ne kırılırım
o içimde tuttuklarım sonra nasıl patlar, orasını da; başıma bi hal geldiğinde bi çaresine bakarım.
işsiz güçsüz bir kadınım artık :)
selamlar :))
snapchat: pinarustundag
bu fotoğrafı benim iş yerindeki odamda çektik. bi arkadaşımıza baby shower yapmıştık. herşey bittiğinde bonnyfood lara giriştiğimiz an :) bu fotoğrafın çekildiğini gördüğümüzde en çok bunu beğendik tüm çektiklerimiz içinde. çünkü bu fotoğrafta gerçek bir duygu var :))
bence hayatın en zevkli kısmı, keyifle çikolata yediğimiz zamanlar
çikolatanın mutlulukla bi alakası var
kesin
net
:)
Canım ne kadar güzel ifade etmişsin. Kendinden emin bir insanın yapacağı işte budur. Ferrarisini satan bilge misali, doğru bildiğin yolun hep açık olacaktır. Mutluluk hep seninle olsun, sevgiyle
YanıtlaSilgüzel yürekli kadın! kendinden emin görünüyorum demek ordan... sevindim buna işte... bi de senden duyduğuma daha da bi sevindim....
Silteşekkür ederim...
öperim..
Hayırlısı olsun inşallah Pınarcığım. Demek ki başka bir kapı açılacak orada gülen yüzünle insanlara mutluluk sacacaksin . En doğru zaman karar verdiğin andır. Sevgiler.
YanıtlaSilşuan aklıma SILA- EN DOĞRU ZAMAN şarkısı geldi, senin yorumunu okuyunca canım kadriyecim..
Silen doğru zaman canım istediği zaman, anlaştığım zaman kendimle...
inşallah öyle olur...
sevgiler ;)
Hayırlı olsun diyelim ....
YanıtlaSilHer şey umduğundan ve beklediğinden güzel gelişsin ...
Sevgiyle kal
Hayırlı ramazanlar diliyorum
umarım öyle olur...
Silhayırlı ramazanlar ;)
teşekkür ederim
sevgiler
Haydi bakalım, hayırlı olsun diyelim o zaman :)
YanıtlaSilhayyyydi bakalım inşallah o zaman ;)
Silsevgiler :)
Her şeyin hayırlısı olsun senin için...
YanıtlaSilamin.. teşekkür ederim..
Silsevgiler :)
97875322 satır yazıp göz boyayacağınıza evlilik tazminatı almak için istifa ettim desenize.
YanıtlaSildemem gerekseydi onu da diyebilecek cesaretim var bence :)
Silsevgiler
Zaman tahammülü de beraberinde götürüyor.
YanıtlaSilÇukulat yemediğim gün sinir eşiğim düşük oluyor bir iki tane yeyince halime tavrıma bir tatlılık çöküyor.
en azından sihirli değneğinizin ne olduğu belli, çukulat :)
Silsevgiler ;)