çok fazla yazıp yazıp sildim, çok fazla cümle kurdum, çok fazla üç nokta koydum sonlarına... dün gece demiştim ki; "ben ki bilmezdim günlerin ne getireceğini, bu yüzden hep eğilirim saygıyla önünde, sabahı gören gecelerin..."
18imdeyken, 18 heyecanıyla 18 yıl sonramın bile hayalini kurmuştm 18 saniye bile beklemeden.. :)
hayalleri kurduğumun yaşımın üstüne 8 yıl eklediğimde anladım hayallerle olmuyor.. kısmet ne ise oluyor...
"kun fe yekun" ol der ve olur...
ne istediğini bilsin insan yeter ki ondan sonrası sırayla geliyor.. öğrendim... ne için kendimi parçalasam onu yaşamadım yaşayamadım. güya çok istediğim şeylerin artık adını bile etmiyorum şimdilerde...
çok başka şeyler, çok başka bir hayat yaşıyor ve bambaşka bir hayata hazırlanıyorum şimdi...
öğrendiklerimin üzerine bir sürü şey koydum ama hep bazı şeyleri asil tuttum, olmazsa olmazlarım içine yenilerini eklemedim ama olmazsa olmazlarımı değiştirmedim hiç....
hiç vazgeçmedim beyaz gülleri sevmekten... başka renklere kaymadan (ya siyah ya beyaz diyip hep) beyazda kaldım durdum...
herkesi olduğu gibi kabul etmek gerektiğini söyledim ama; hayatımdaki yerini mesafesini belirleyebilmeyi öğrendim...
yaşadıklarımdan ve yaşayacaklarımdan çok üzülebileceğim ihtimalinin %50 olduğunu unutmadım hiç ama riski de benim götürüsü de benim demeden kendimi korumam gerektiğini öğrendim...
sevmek dediğimiz şeyin "birlikte" yaşanabileceğini ve tek taraflı olmayacağını hep söyledim ama "sen yanımda ol o zaman yapamaycağımız şey yok" cümlesinin büyüklüğünün ne demek olduğunu öğrendim...
ben asla "söz" vermem, söylerim ve yaparım diye hala söylemeye devam ettim ama "söz verdim" demesine gerek kalmadan kurduğu cümlenin arkasında durabilenlerin nefes aldığını öğrendim...
iki gönül bir olursa samanlık seyran olur, cümlesi hala var bence; pembe dizilerde kalmadı o, diye savunuyorum hala ama samanlık nasıl seyra oldurulur öğrendim...
tek başıma ben gayet güçlüyüm, Allah'tan başka kimseye de ihtiyacım yok!, diye hala güveniyorum kendime ama çoğalarak daha güçlü olabilmeyi öğrendim...
gencim çalışırım, gezerim giyerim eğlenirim diye hayatımı güzelleştirdim hep ama bu zamanda ekmek aslanın ağzında diyip para kazanmanın ne kadar zor ama kendi ayaklarım üzerinde durabilmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrendim... (ve işe gitmek için uyandığım her günümde Allah'a hamd, babamın varlığına şükrettim...)
keskin kurallarımı yıkmam da yıktırmam da diye inadımdan vazgeçmedim, belki kırılmaktan korudum kendimi hep ama; kurallarımı esnetirsem de kırılmadığımı, kırmaktan korkanların olduğunu öğrendim...
soğuk bir masanın üzerinde titrerken; yaşamak ve yaşamamak arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu,
bittim dediğim yerde başladığımı gördüğümde bu hayatta mucize diye bir şeyin olduğunu
öğrendim...
TIK TIK- EŞLİK EDEN ŞARKIMIZ... Şarkılara en güzel anlamların EN MUTLU İLK'LERDE SAKLI OLDUĞUNU ÖĞRENDİM....
Klasik olacak belki ama asla dememeye çalışırım ben de.. ne zaman bir şeyi yerse insan karşısına çıkıyor ve elinden bir şey gelmiyor..
YanıtlaSilAkışına bırakmak lazim... sonrası zaten geliyor ;)
Sil