Sonunu bile bile başlanmış bir nefes gibiydi ilk gözlerini açtığında hayata birlikte.. Elleri birbirine değdiğinde yanacaklarını biliyorlardı aslında ve bile bile denize yürümekti bu ayaklarının altında ateşli ve sakin.
Avuç içlerindeki bir inci tanesi kadar kıymetli ve bir o kadar da derinlerdeydi sanki okyanusların dibinde saklanmış gibiydi, ve o yüzden o kadar kıymetli ve o kadar değerli ve birbirlerindeydi şimdi elleri ve ayrılmış ve yanmış ve kopamamış ve bir okyanusun dibi kadar yalnız ve bir o kadar da kalabalık..
Sessizliğinde boğulmuş derin bir karanlığın en gürültülü uğultusunda nefes almaya çalışırken kabarcıklar çıkıyor burnunun küçük iki deliğinden. Her nefes kabarcığında biraz daha onu dışarıya çıkartıyor, her nefes kabarcığında biraz daha kendisini boşluğa savuruyor biraz daha kendisinden veriyor biraz daha ölüp giden kendisini izliyor ve vazgeçmiyor; nefes alıyor ve daha hızlı veriyor ve kabarcıklar büyüyor içlerinde kocaman “O” yazıyor ve o, her kabarcıkta ölüyor..
Ve o izliyor…
Baş parmağında dolaşan küçük bir karıncayı hissedecek kadar hisli ve rüzgarın yüzüne vurmasından donmuş gibi yüzü ve o kadar donuk ve donmuş bir vaziyette duruyor, ayakları YALIN, kaşları kalın ve parmakları da boğum boğum, boğum boğum kalmış sevda duruyor avuçlarında ve onu nefes alıyor onu pompalıyor her kanında. Ve midesindeki açlık ona ve bu uçurum; aşağıya..
Bu uçurum, sonsuzluğa,
Ve ona..
Ve yalnızlığına…
Ve o kollarını açıyor ağlıyor, hala ayağında dolaşan karıncayla birlikte, uçuyor,
O, ağlıyor… Tutmuyor…
Uyanıyor….
Sırılsıklam kalmış bir yatağın içinde durup öylece karşı duvara bakıyor nefes nefese ve her nefeste tek bir isim soluyor, isim boğuyor ve isim öldürüyor; hissediyor, bitiyor, ve bir sesle irkilip kendinden geçiyor…
“kendini öldürüyorsun, öldürüyor seni içindeki, sen ölüyorsun, ve ben hiçbir şey yapamıyorum…”
ben geldim
YanıtlaSilo resim çoook güzel beni dinlendirdi
:)))))))))
hoşgeldin ;))
YanıtlaSilo resim benim masaüstümde duruyo... =))
sevgiler...