Pazartesi, Ekim 31, 2016

ooyyhh!! :)

sonbahar tüm keskinliği ile kendini gösteriyor ve ben yaklaşık 5 gündür falan burnumun ucu soğuk bi şekilde geziyorum :)

soğuk havayı seviyorum ama çok üşüyenlerdenim. burnunun ucu hep donanlardanım :) sanırım bu da bana ait bir özellik ki aşırı üşüdüğüm zaman bacaklarım da kaşınmaya başlıyor :)

kışı bembeyaz karları çok severim ama o kar soğuğunda ben haldır haldır kaşınırım :) o kadar ki kar pantolonunun üstünden bile kaşırken sonrasında bi bakarım bacaklarım kaşınmaktan kızarmış morarmış...

neyse, velhasıl kelam, kış güzel şey vesselam :)

bugün pazartesi ve ben bu haftaya "bitmeyen hafta yapmışlar" diyerek başladım. cumartesi pazar da çalışacağımı göz önüne alır ve pazar gününün de doğum günüm olduğu gerçeğinin acı yüzüyle göz göze gelince, "bu hafta bitmez kardeş" diye bağrıma vurasım geliyor :)

sevgili bloğuma yine uzun zaman üstüne geldim...
ocakta kabak tatlısı pişiyor şuanda...
ilk denemem :)

son zamanlarda iki minik rahatsızlık keşfettik... küçük bir boyun fıtığım var, çok düşünen beynimin içindeki damarlardan birinde bir genişleme bulduk... sebebini çözemedik henüz ama... çözeceğiz...
biz evleneli 7 ay oldu... son 2 aydır kilo almaya başladık, bedenimiz enine doğru genişlerken damarlarım da mı etkilendi ne.. :)

son zamanlarda, fazlaca içime attığımı fark ettim... umursamıyor gibi görünüp aslında içerde biyerlerde derin çiziklerimin oluştuğunu..
herkese yetişmeye çalışırken acaba kendime yetemiyor muyum diye de sorgulamadım değil... sorguladım, sorguluyorum.

iş yerimdeki sorunları takmıyor gibi görünüyorum, sanki "amaaaann napalım, olduğu kadar" diyormuşum gibi görünüyor, iş arkadaşlarıma moral vermeye çalışıyorum, ve onlar da bunu açık açık ifade ediyorlar, benden güç aldıklarını söylüyorlar da ben acaba bu arada kendimi nerelere saklıyorum ??

evime artık alıştım. dolaplarına, odama, banyoma, halılarıma, biçok eşyamla artık bir bağım var. evimden uzağa gidince "özlüyorum" evimi, bu güzel bişey heralde... ama aklımın bir köşesi hep babamın evinde duruyor...
ben orada yokum, ne yapıyorlardır, nasıllardır diye düşünüyorum...
babam hep derdi ki "bu evde pınar da olmasa hiç ses olmayacak haa", çok gülerdim çok konuşurdum, kriz zamanlarını iyi yönetirdim, ama yine oralarda kendimi bi yerlere hapsederdim...
şimdi evlendim... ama aklımın bir köşesi orada...

5 sene önce böyle değildi.. 5 sene önce herkes hayatımda çok daha fazla önemliydi.. önemserdim, kendimi de önemserdim, üzüldüğüm şeylere gerçekten üzülür sevindiklerime gerçekten sevinirdim...
ağlayamazdım kolay kolay ama, ağlayınca da rahatlardım... "soğuk bir odada, demir bir masada yatarken ne önemli ne değil, anladım... hayatımın önemini de anladım, hayatımdakilerin önemini de..."
herkesin hayatında bir dönüm noktası vardır ya, benimki de heralde 5 yıl önceki ameliyat oldu... korkunun ne demek olduğunu o masada titrerken çok iyi anladım.
bu hayattan ne istediğimi de...

"beni sevmezsen, ölürüm ben..."

bu cümle, bir bağımlılık cümlesi değil...
bazı insanlar için ün önemlidir, isminin başındaki unvan, cebindeki para, altındaki araba, bazıları için somut, bazıları için soyut şeyler önemlidir. ben soyutçulardan oldum hep sanırım...

evlenmeden önce de söylemiştim, "para değil mal mülk değil, sevgiyle beslenirim ben, ve sen beni sevmezsen ben ölürüm..."

çok sorguluyorum bu ara herşeyi.. ama keyfim yerinde yani. öyle depresif değilim. gayet şen şakrak geçiyor günler. (snapchatten takip edenler bilirler:) )
ama olur ya insanın içinde bir iç hesaplaşma... öyle bir şey heralde bu da...
bilmiyorum...

ama sevmek güzel şey... :)
hayata bağlıyor insanı..

en ölümcül hastalıkların bile ömrünü uzatmıyor mu bu şey...
daha nolsun..

oyhhh!!
özlemişim yazmayı... :)

sevgiler

Pınar

snapchat: pinarustundag


LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...