Pazartesi, Ocak 24, 2011

ILGAZ SONRASI..

Ve harika bir tatilin ardından evimde ve yatağımın üzerindeyim. Fark ettim ki gerçekten bazen insanın aşık olduğu şehirden bile uzaklaşması iyi gelebiliyormuş.
Beyaza, kara, mis kokuya, tertemiz bir doğaya doyduk ve egzoz kokusuna, kalabalığına, yoğunluğuna geri döndük yedi tepelimin…
Otobüs yolculuklarını küçüklüğümden beri severim ama büyüdüğümü düşündüğüm günden beri uzun ve böylesine zevkli otobüs yolculuğu yapmamıştım. Artık böyle bir anım da var.

Uzunca ve uykusuzca geçirilen bir yolculuktan sonra sabah kahvaltısıyla merhaba dedik Ilgaz’a..


Ve sonrası rüya gibi harika iki gün…

Telefonun internetin olmadığı, yanımda sevdiklerim, aklım kendimde, mis gibi kar kokusu, tertemiz bir doğa..
İncinmiş iki kolum yüzünden kayamamış olsam bile kayanları izlemenin keyfi,
Soğuktan içeriye kaçıp lobide içilen çayın demi,
Akşam yemeğine hazırlanmalarımız,
Harika bir ses ve ud eşliğinde dinlediğimiz Türk sanat müziği,
Salaş dökük bir salonda sıcacık ve kalabalık bir grupla teptiğimiz horonlar ve finalde çektiğimiz halaylar,
Gecenin bir yarısı lobiye geri dönüp gelen bağlama ve türkü ziyafeti ve buna eşlik eden mis gibi sıcak şaraplarımız,
Son günün tadını doya doya çıkarmak gerek diyerek uyandığımız Pazar sabahımız, uzun ve tatlı sohbetli kahvaltımız,
Dostumla içtiğimiz kahve ve kahve falımız,
Bembeyaz karlara yuvarlanışımız ve çektiğimiz 200 küsür fotoğrafımız,
Ilgaz dağlarının zirvesine traktörle çıkmanın orjinalliği ve çekiciliği =)
Teleferikten ayaklarımızı boşluğa sallandırışımız ve aşağıda gördüğümüz büyüklü küçüklü ayı pençelerinin izleri,
İstanbul’a dönmeye son bir adım kala, açık havada yakılan mangal, ve ardındaki mis kokulu çay…
Ilgaz’ı geride bıraktık derken otobüste 3 saate yakın oynadığımız sessiz sinemanın gırgırı, kahkahası,
Sohbetin muhabbetin dayanılmazlığı,




Ve İstanbul..

Giderken demiştim ya hani;
“Döndüğüm zaman bomba gibi dönmeye kararlıyım…
Her şeyi ardımda bırakmaya, bi tek kendimi koymaya çantama…
Her şeyi benden uzakta, yolların ardında bırakmaya,
Ve bi tek keyfimi, bi tek sevdiklerimi yanıma almaya…”


Ve öyle yaptım..

Sevgiler…

21 yorum:

  1. Hani eskiler Allah sindirsin derler ya. hah işte aynen böyle diyesim geldi okuyunca yazdıklarını. Ne güzel olmuş her şey.

    Kolların ve hatta bacakların da sağ salim geldikleri için ayrıca mutlu olduğumu belirtmek isterim:)

    YanıtlaSil
  2. Aslı'cım, gerçekten ne güzel oldu herşey.. :)
    Bu arada kollarım ve bacaklarım için herkes seferber oldu diyebilirim :) birisi bana "hadi gel kay bişe olmaz" deseydi kendim bile kendimi tutamazdım ama herkes "sen kayma sakın" diyince, susup oturmak zorunda kaldım ;)))

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. harikaydıı tek kelimeyle okurken yine aynı duyguları hissettirdinnn senii coks sefiorumm dostummm

    YanıtlaSil
  4. Eh isabet olmuş, seni sana bırakmamışlar yani:)

    YanıtlaSil
  5. pekiiiii..bu hafta sonu kartepeye ne dersin?
    :))

    YanıtlaSil
  6. kartepe mi :) ALLAH derim ne diyebilirim ki :) bu sefer kayarım ama, takmam yani kol bacak falan :p

    YanıtlaSil
  7. Büyük şehirlerden küçük kaçamaklar gibisi yok vallahi :) Çok mutlu oldum sizin adınıza ;) yeni yeni maceralara yelken açmanız dileğiyle :)

    YanıtlaSil
  8. SayınKARACA, çok teşekkürler :)
    sevgiler..

    YanıtlaSil
  9. Pınarrrrr gerçekten o söylediğini yapabildiysen ne mutlu sana vallahi :) dinlenmiş dopinglenmiş bir şekilde dönüşün muhteşem olmuş :)) sevgiler güzel haftalar ...

    YanıtlaSil
  10. Aynur'cum, teşekkür :)

    Burcu'cum, o söylediğimi yapabildiğimi hissediyorum şuan itibariyle... Sonradan bi aksilik çıkmazsa ve çıkarmazlarsa.. ;)))

    sevgiler....

    YanıtlaSil
  11. Umarım herşey tam da istediğin gibi geçmiştir Pınar...

    YanıtlaSil
  12. Kaan, herşey cok güzeldi...
    Döndüğümde yazını görürüm diye ummuştum ama....

    Umarım tekrar yazmaya başlarsın... Seni okumak çok güzel çünkü..

    Sevgiler.

    YanıtlaSil
  13. Bizim grupta geçen hafta Ilgazdaydı, çok güzel geçmiş..buna gidemedim ama bir dahakine kesin gitmeli demekki.

    YanıtlaSil
  14. Aslında blog şu an yok. Ne garip, bir tuşla her şeyi silebiliyorsun, keşke hayatta da bazı anlarda bunu yapabilseydik değil mi?

    YanıtlaSil
  15. O.K.A. Kesinlikle gitmelisin.. Bi fırsatını yaratabilirsen hemen yarat ve git ;)

    Kaan, hayatta bazı şeyleri ben de "ah keşke yok edebilsem, silip atabilsem" diyorum ama sonra düşünüyorum aslında onlara da ihtiyacım var.. Silemediklerimin hissettirdiklerine yani..
    Blog geri gelir mi tekrar bilemiyorum ama, farkettim ki şu sanal ortamda farketmeden hayatlarımıza yeni parçalar ekliyoruz..

    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  16. Aslında sanal ortamda paylaşılan "gerçek" duygular sanırım bizim çıkmazımız oluyor bazen Pınar. Burası da bir karşılaşma yeri, hani işimiz gereği ya da arkadaş ortamında tanıştığımız yeni insanlar gibi. Ama ortamın "sanal" olması bizi etkiliyor haliyle, reel hayatımızdan ayırıyoruz. Hatta bunun böyle kalmasını istiyoruz, bu haliyle, sadece yazışarak. Duygularımızı böyle tatmin ediyoruz, belki de reel hayatta yakalayamadığımız duygularımızı. Ve katmak istemiyoruz gerçek hayatımıza, korkuyoruz, endişeleniyoruz. Ama bu "sanal tatmin" bizim için iyi mi kötü mü o tartışılır Pınar. Çünkü bazı insanlar sanal üstü'dür, tanışma, karşılaşma yeri asla önemli değildir ve gerçek hayatımıza katılmak için kesişmiştir yollarımız.
    Diğer yandan yazılarımızla içimizi boşaltmak da sanal bir rahatlama değil mi? Hani kendi kendimize konuşmak gibi; içimizde kabaran bir şeyi gene kendi içimizde patlatırken, bu patlamanın sesi değil mi aslında yazılarımız? Ve her yazı aslında bizi gerçeklikten uzaklaştırıyor. Normalde almamız gereken ders, ya da içimizin acımasıyla bir sonraki adımda yapmamız gereken davranış, veya duygularımızı doğru kanalize etmeye yarayacak o pişmanlık, yazılarımızla içimizden boşalıyor, akıyor ve biz yaşadıklarımızı hayatımıza giydiremiyoruz. Terkeden sevgilinin, biten ilişkinin, bizi üzen ya da kızdıran kimselerin ardından yazdığımız her yazı, aslında bizi olmamız gereken yerden alıp sürüklüyor....
    Mavi Gümüş için gerçekten özür dilerim Pınar, zevkle okuduğunu biliyorum. Ama "bir roman yazarsam eğer bir gün, kendim için değil, birisi için yazacağım" demiştim yıllar yılı. Ve o kişi yok artık...
    Ama bilirsin bizler yazmadan duramayız ya. Bakarsın bloğu geri yüklerim ve yazılarımla en azından burada olurum. Şu ana kadar beni okuduğun için, destek verdiğin için, ve o güzel yüreğini esirgemediğin için minnettarım...
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  17. Kaan,
    sanal ortam dediğimiz şuranın kendi etrafında ayrı bir dünya olduğu ve gerçek hayatımızla bir bağlantısı olduğuna inanıyorum hep. Sana demiştim ya ben tesadüflere inanmam diye, burada da konuştuğumuz ve kendimizi açtığımız, bizi okuyan ve ortak olan her insanla bir Gerçeğimiz var diye düşünüyorum. Blog üzerinden tanıştığım yazılarını okuduğum yorumlarına değer verdiğim insanların hayatımda bedenen de görünmelerini ister miydim, tanışmış olsaydık bu kurulan bağlar o zaman da kurulur muydu bilemiyorum ama yeri ve zamanı burasıymış diye düşünüp burada bişeler paylaştığım kişileri ve seni seviyorum.
    Mavi Gümüş'e gelince, gerçekten çok zevk alarak okuyordum o kadar ki kendi okuduğum kitaba bile pek bakmadım, söylemiştim bunu sana ;)
    Yazmasan bile umuyorum tamamen kaybolmazsın buralardan ve en azından yorumlarınla "buradayım" dersin.. Blog yüklemeye karar verirsen de en çok sevinenlerden biri de ben olurum heralde

    Sevgiler..

    YanıtlaSil
  18. Teşekkür ederim Pınar. Mavi Gümüş hariç, bloğu tekrar yüklersem yazılarımızla buluşuruz tekrar. Önemli olan güzellikleri paylaşmak, sanal da olsa reel de olsa. Aslında buradan edindiğimiz değerleri reel hayatımıza da taşımanın kriteri bu bence. Çünkü ben burada hissederek yazan ve paylaşan herkesin gerçek hayatımda da olmasının benim için paha biçilmez bir hediye olduğunu düşünüyorum. Dedim ya önemli olan o değerleri, özelleri bulabilmek, neresi olursa olsun...
    tekrar çok teşekkürler Pınar güzel sözlerin için...

    YanıtlaSil
  19. Kaan bey,
    Sizi ve yazdığınız romanı fazlasıyla beğenerek okuyanlardan birisiyim. Yazım üslubunuz ve renginiz çok ayrıydı. Tam bir kitap kurdu olarak tanımlarsam kendimi sizin kelimeleri kullanma biçiminiz ve roman karakterlerini yansıtma tekniğinizi şu ana kadar okuduğum hiç bir yazarda bulamadığımı söylemek durumundayım. Bilinen romanlardan farklı olarak, bu romanı günlük yazmak ve bu anlamda öyküyü bir arada tutmak gerçekten de takdire değer bir durum.
    Pınar hanımın yazılarını da çok samimi bulduğumu belirtmeliyim. Sizden ricam başladığınız romanınıza devam etmeniz. Şunu bilmenizi istiyorum ki tahmininizden çok daha fazla sayıda okuyucuya sahipsiniz. Yazarların ruh halleri diğer insanlardan farklıdır biliyorum. Umarım romanınızı tekrar yazma ruh haline kavuşursunuz ve naçizane isteğimi kırmazsınız.

    Naşide Öztürk

    YanıtlaSil
  20. Teşekkür ederim Naşide Hanım övgü dolu sözleriniz için... İnanın benden çok daha iyi yazarlar bulacaksınız.. Saygılar

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...