Pazar, Ocak 09, 2011

ADAM GİTTİ..KADIN KALDI...

Giderken ona “seni bekliyorum” demişti.
Arabadan inerken mutlu mesut evine koşar adımlarla gitmişti.
Hava soğuk çok soğuktu ama onun içi sıcacıktı.
Zamanlar üzerine bi adamın elini tutmuş, bi adama güvenebileceğini ummuş, bi adam için HOP etmişti yüreği.
Korka korka…
Umudu vardı ilginç. Bekleyecekti onu..
Beklemeye koyuldu onu… Telefonu elinde, beklemeye koyuldu…

Adam gitti..
Kadın kaldı…
Kadın bekledi..

Evleri birbirine çok yakındı. Bi kaç sokak vardı aralarında..
Ama adam, şehirde değildi artık.. Gitmişti…
Ama Gelecekti..
Söz vermişti. Geldiğinde her şey çok güzel olacaktı. Gittiği yerden arayacaktı onu.
Söz vermişti adam.

Kadın;
Bekliyorum demişti, bekleyecekti.

Adam gitti..
Kadın kaldı.. Dediği gibi, bekledi.. Umutla bekledi.
Aradan zaman geçti..
Adam aramadı..
Ses kesildi. Soluk kesildi.
Kadın, yalnız kaldığını anladı bu sefer..
Umutlarının kırılma noktasına geldiğini hissettiği her an açtı resimlerine baktı adamın. Yüzünün her zerresini ezberledi.
Gözlerinin arasındaki boşluğu, kaşlarının gözünün üstünde duruşunu, gülerken yanaklarında beliren çizgileri..
Ellerini ezberledi. Ellerinin beyazlığını, Parmaklarının birbirine yaslanışını, kollarının duruşunu..
Üzerindeki ceketi, gömleği…
Resimde baktığı gibi bakmıştı ona da son kez,
Tekrar tekrar hatırladı, hatırladıkça umutlandı, kıpırdandı, kendi kendine mırıldandı,
Söz verdim sana ben, bekliyorum diye…

Bi gün,
Havada kar kokusu, bahardan kalma göz kamaştıran bir güneşin olduğu bi günün öğle saatleriydi. Kadın sarı saçlarının üzerinde taktığı kırmızı şapkası, beyaz montu, siyah çantası ve siyah çizmeleriyle evinden çıktı.. Kulağına kulaklığını taktı, onu hatırlatacak şarkısını açtı,
Yürüdü… Adamla en son göz göze geldikleri yere ayak bastı.
Durdu orda bi an, iç çekti, içinden dua etti;
“Allahım bi haber, küçük bi haber”.

Arkasını döndü yürümeye devam ederken gördüklerine inanamayarak gözlerini kıstı, gördüklerini iyice seçebilmek için.
Onun paltosu…
Siyah.
Uzun.
Ayakkabılarına baktı.
Onun ayakkabıları.
Siyah.
Bağcıklı.
Saçları..
Onun saçları. Traşı bile aynı
İnanmak istemedi gördüğünün o olduğuna. Kafasını sağa sola salladı, hayır hayır bu o olamazdı
Ellerine baktı. Baktığı an yıkıldı,
Bu eller onundu.
Kadın ağır adımlarla, adamın yanına gitti.
Arkadan omzuna dokundu titreyen elleriyle.
Adam kafasını çevirdi.
Kadın gözleri dolu dolu olmuş, şaşkın şaşkın adama bakıyordu.
Titreyen eli ise hala havada kalmış…

Adam kadını görünce şaşırdı, onu görmeyi beklemiyordu, dudaklarından dökülen
-Ben gelmiştim ama….
Cümlesini kadın, sus, diyerek kesti titreyen sesiyle.
Sustu adam
Kadın ona yaşlı gözlerle bakmaya devam etti.
Farkında değildi; damlalar özgürleşmişti bile artık yanaklarında.
Allıklarını bir bir çiziyordu, ıslatıyordu yanaklarını.
Sus dedi kadın.
Sus.

İçinden neler geçirdi o anda kadın..
Uzunca bi süre bakakaldılar öylece birbirlerine..
Adam şaşırmış, kadın yıkılmış..
Neler düşündü kadın o anda…
Adam dediğin tuttuğu elin kıymetini bilebilse keşke..
Tuttuğu elin yüreğini hissedebilse..
Adam dediğin baktığı gözü görebilse gönül gözüyle
Gözün söylediğini anlayabilse…
Adam dediğin geride bıraktıklarının kıymetini bilse,
Geride bıraktıklarına verdiği sözleri bilse…
Adam dediğin, ederi kadar, ettiği kadar, hak ettiği kadar,
Adam dediğin değdiği kadar..

Ve daha neleri geçirdi kadın adamın gözlerinin içine bakarken..
Gözlerinden yaşlar akarken
Yüreği dağlanırken
Umutları yerle bir olurken
Korkuları gün ışığına tekrar çıkmışken
Nefretleri bir etrafını sararken,
Sevgisini yitirdiğinde, yüreğinin kanadığını hissettiğinde, acıdığını anladığında içinin,
Ve bi kere daha “kahretsin güvenmeyecektim” diye düşünürken bulduğu an kendini;
Kadın, yüzündeki ıslakları sildi, güldü..,
Başını dikleştirdi daha da.
Aşkta gurur olmaz diye savunurken,
şimdi yıkılmış bedenin her yanını saran gururuyla,
Gerisinde ardından öylece bakan siyah paltolu bir adam bırakarak,
Ve kırılmış yüreğini ellerine almış, derin derin nefes almaya çalışarak düşmemek için,
son cümlesini söyledi fısıltıyla
ve
gitti kadın..

Adam değilmişsin ki, anlamalıydım…

8 yorum:

  1. Mükemmel... Tek kelimeyle mükemmel Pınar.. Bu nasıl bir anlatıştır böyle. Okurken cinsiyet kalmıyor ki okuyanda, kadının ruhu kaplıyor her yanını.
    Damlalar özgürleşti.... bundan daha iyi bir tasvir olamazdı.
    Koyu yazılmış tanım ise adam olmanın kılavuzu gibiydi.

    Nedense kelimelerdeki harf dizilişi ve harf oyunlarının efsunlu olduğuna inanırım ben; bir adamın adam olabilmesi için asil yürekli bir kadın tarafından sarmalanması gerektiğine mesela.
    ADAM
    MADAM.....

    YanıtlaSil
  2. Kaan, öncelikle içten yorumun için teşekkürler..
    bi sorum olacak sana yorumuna dayanarak,

    bir adamın adam olabilmesi için asil yürekli bir kadın tarafından sarmalanması mı gerekir,
    yoksa
    adamın mı bir kadını ADAM GİBİ sarmalaması gerekir?

    bir de,

    sence bu hikayede,
    kadın mı adamı sarmalayamamış
    yoksa,
    adam mı onu bekleyen kadını adam gibi sarmalayamamış?

    yorumlarına her zaman hayranım...
    tekrar teşekkürler...

    sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Soruların çok yerinde Pınar, çok doğru sorular bunlar. Elbette kendimce yanıtlamaya çalışacağım.

    1.Bazen, bize öğretilen, öğrendiğimiz şeylerin arka planında çok farklı dünyalar vardır. Çocukluğumuzdan bu yana, ailemizle başlayan, arkadaşlarımız, iletişim araçları, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler, nasıl da etkendir doğrularımızın belirlenmesinde. Sonra yaşayarak görürüz, bizzat tadarız ya gerçeğin o acı meyini. Yaşadıklarımız da etkendir içimizde oluşan filtrede.
    "Adam gibi adam" ya da "adam olmak" da bence bize öğretilen, bazen gözümüze gözümüze sokulan tanımlardan. Adam yiğit olmalıdır, mert olmalıdır, sözüne güvenen, dimdik, ayakta, ki senin tanımlaman çok daha derin ve şiirseldi. Evet tüm bunlara evet, ama, adamı yalnız, tek başına değerlendirince evet...
    İlişkilerde bu hatayı sıklıkla yaparız oysa; o ilişkiyi yaşayanları tekleştiririz analizlerini yaparken, yorumlarken, karar verirken.
    İlişkiler tek yaşanmaz ki, teklik gider ikilik gelir, gündelik hayattaki sen'le ilişkideki sen başkasındır. Dünyadaki herkese başka, ilişkiyi yaşadığına başkasındır. Kadın ruhu güçlüdür, büyüktür ama kırılgandır. Erkek ruhu ise sahiplenici, koruyucu ama toleransızdır, anlamaktan çok anlaşılma isteğiyle doludur. Adam tek başına sevemez, sevgide, aşkta tek başına adam olamaz, ona kadın ruhundan damlatmak şarttır. Kadının sarmalaması bu anlamda gerekli, kendi ruhundan bir ateş vermesi için erkeğine, yansın ki doğanın ona verdiği ama aşkın kabullenmeyeceği buzları gerektiğinde eritsin diye. Aşk kadından yansır çünkü, erkek sadece bunu alır, içine yerleştirir, orada yaşatır. Yüreğinde aşkın yeri hazırdır ama... Aşkın tüm bağlantı noktaları, güç merkezleri,hazırdır. Bu anlatımımda kadına atmıyorum tüm sorumluluğu, erkeğin durumunu açıklamaya çalışıyorum sadece. Ve işte bir kadın tarafından sarmalanan, aşklandırılan, ruhlandırılan adam artık hazırdır adam gibi sevmeye. Tüm bunların birleşimi asil yürekli bir kadın ve yiğit yürekli bir adamdansa eğer işte o zaman kaybeden de terkedilen de yoktur.

    2.Anlattığın hikayedeki kadın yüreği, son zerresine kadar asil. Ve erkeğini sarmalamış, hem de her şeyiyle. Ama adamın yüreği yiğit değilmiş maalesef. Yiğit bir yürek bunu asla yapmaz kadınına, sevdasına inan.

    Çok uzattıysam affet beni, aslında bir bu kadar yazacaktım ama özetleyiverdim son anda :)

    YanıtlaSil
  4. bilindik bir hikaye
    anlatım ise tek kelime "nefis"...

    YanıtlaSil
  5. Kaan, söylediklerinin özeti olarak
    "Tüm bunların birleşimi asil yürekli bir kadın ve yiğit yürekli bir adamdansa eğer işte o zaman kaybeden de terkedilen de yoktur."yazmışsın ya, daha fazla söze gerek yok diye düşünüyorum..
    çok uzatmak da ne demek, seni okumaktan zevk alıyorum biliyorsun ;)
    sevgiler...

    Aynur, hikayelerimiz hep yaşanmışlıklarımız değil mi zaten? "ne kadar da benzer hayatlar" diye boşa demiyoruz sanırım..
    anlatımda farklılaşıyoruz belki de,
    "nefis" için çok teşekkürler..
    sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Ben nedense "bilindik hikaye" kısmına katılmıyorum. Bana öyle geliyor ki herkesin hikayesi farklı. Görünüşte aynı gibi gözükse de gelişimi ve sonu ortak gibi dursa da, herkesin yaşadığı, aldığı ve hissettiği çok başka.
    Pınar yüzüm kızarır benim bilesin bu sözler karşısında :)

    YanıtlaSil
  7. canım ne kadar da özlemişim hüzün barındırsa da içinde, kelimelerinin alıp beni senin duygu dünyana götürmesini...şahane dile getirmişssin bekleyeni ve bekleteni..ama unutma beklerken anlamlı beklenen,gelseydi belki de ederi kadar bile olmayacaktı anlamı..

    YanıtlaSil
  8. Cicim, ben de yazmayı ve yorumlamanı özlemişim; desteğini yani... evet gerçekten belki de gelmemesi daha iyi oldu..kim bilir....
    sevgiler....

    Kaan, hikayelerde hep ortak bişeler var dediğin gibi, hepimizin ortak bi eylemi var sonuçta, NEFES ALMAK... Ama yine dediğin gibi, hikayeleri yaşayış biçimimiz, yüreğimizde hissedişimiz ve sonralarımız çok ayrı..
    Bu arada yüzün kızarabilir benim için sakıncası yok, sen böyle içten ve derinlere işleyen yorumlar yazdıkça, ben yorumlarını böyle övmeye devam edeceğim ;)
    sevgiler....

    YanıtlaSil

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...