Perşembe, Kasım 18, 2010

"KIZIMA..."

http://www.dailymotion.com/video/x85bzv_yclal-aydyn-kyzyma_music

Anne olmadan çok şey hissettim dinlerken... İstedim ki önceden dinlemiş olanlar da tekrar dinlesin dinlemeyenler ise dinleyip tekrar tekrar dinlemek istesin..
Amacım ağlatmak huzursuzlandırmak değil elbette
sadece;
Bir annenin doğmamış kızına dökülmüş yürekten sözlerini tekrar tekrar duyurmak ve biraz farkındalık yaratmaktı belki de,
Hem kendimize, hem bebeğimize, hem geçmişimize hem şimdimize...
Ne hikayelerle doğup büyüdüğümüzü hatırlasak mı diye
Ya da hatırlamak istemesek de kafamızı umarsızca çevirip ileriye bakma isteğimizi yeşertsek diye mi, öyleydi belki de...

"bi gün kendime neden yaşadığımı sordum;bi anlamı olmalıydı başımdan geçen onca şeyin,
Bi karşılığım olmalıydı hayatta, bu soruyu sorduğumda kendime 23 yaşındaydım, ellerim yaşlanmamıştı henüz ama soluk soluğa kalmış yorgun bir çocuktum...."

Nerelerden geldik acaba bu günlere biliyor muyuz diye,
Çocukluğumuzla ilgili hatırladığımız neydi diye,
İlk diyince aklımıza ne geliyor acaba diye...
Ve düşündüm şimdi, çok geriye gitmedim biliyorum ama 23 yaşında neredeydim ben hangi alemlerdeydi ruhum nerelerde geziniyordu, 23 yaşımda bir genç kızken ben nasıl bir çocuktum… düşündüm…

“Balkona çıktım, dördüncü kattaydım, soğuk bir kış gecesiydi, demirleri tuttum, caddeyi seyrettim ağlayarak, göreceksin; insan nasıl acır kendine böyle anlarda…”
Kaç kere odamın içinde döndüm durdum düşündüm, ay ışığının en güzel vurduğu odası olan o odamın içinde kaç kere pencereye çıkıp baktım çıkmaz sokağa, kaçımız baktık dışarıya yağmur yağarken kaçımız öyle ağladı geceden güç alırcasına, kaçımız kaç kere burnumuzu çeke çeke içeriye girdik, kıvrılıp kaldık yatağımızın üzerine, kaç kere ne kadar aciz geldik kendimize ve hayatı kaç kere gördük karşımızda koskocaman bir devmişçesine…

"....elindeki bira şişesini karşısındaki saat kulesine fırlattı. Saat on ikiye on vardı ve belli ki, ikimizin de canı çok yanmaktaydı."
Acaba çektiğimiz her acı sadece bize mi ait ya da bu dünyada çeken bi tek biz miyiz acaba diye... Yalnız mıyız acaba bu dünyada kavrulurken yanarken ya da gülerken kahkahalara boğulmuşken...
Ortak paydalarda buluştuklarımız da var mıydı ve varsa eğer gözlerimiz kaç kere gördü onları, kaç kere burnumu çekerken aynı anda ağlayan yabancı birini gördüm de gittim yanına ya da gidemesem de kaç kere ağlayarak baktım gözlerine, farklı acılarda yürüsek de aynı gözyaşlarında buluştuğumuzu kaç kere hissettirdim, kaç kere hissettim kaç kere ürperdi yüreğim?
Düşündüm…

"...büyük kararlardan önce mutlaka bi gece beklemeli, eğer sabah aynıysa her şey o zaman düşünmeli bitirmeli bir hikayeyi.."
Ve her aldığımız kararın doğruluğuna inanırken acaba hangi duygularla verdik o kararları, nasıl hükmettik hayatımıza, çok mu düşündük çok mu fevriydik, saman alevi gibi miydik yoksa hala yanan hiç sönmeyen bir ateş miydik
Ve bi de ne öğrendik yaşadıklarımızdan, ne öğrendik attığımız adımlardan, neler bulduk ayak izlerimizin içindeki toprak parçalarında...
Şimdi neyi nere göre belirliyordum var mıydı bir kuralım bir lugatım, neye göre yaşıyordum ben neye göre atıyordum adımlarımı?

"…Aşk'ı tanıyacaksın bir gün, kalbim kırılacak ve belki kıracaksın birilerini...
İyi bir tamirci ol kızım, çabuk onar kırdığın kalplere ve çaresiz kalma kendi kırık kalbine. "

Ne kadarını tanıdık dedim bu aşk dedikleri şeyin, ne kadarını yaşadık, umman kadar mı nokta kadar mı, ne kadar sevdik ne kadar sevildik, çok mu kırdık çok mu kırıldık hangisiydi mirası bu aşk dedikleri şeyin
Hangi kırıklık onarıldı hangisi hala canlı canlı duruyor kan parlıyor kan damlıyor, hangi kırıklığımıza çaresiz kaldık ya da hangisine tuz bastık hayattan...
Kırdığımız kalplerin farkında mıydık, düşündüm. Elimizde tutarken kalbimizi, ardımızda bıraktıklarımız da var mıydı, elimizdekinden damladığı kadar çok mu damlattık çok mu kanattık başka kalpleri

“…ya payına düşen kederi parlatacaksın ya da ömrünle iyi geçinmeye bakacaksın…”
Hangisini yaptım şimdiye kadar ve aynen devam mı ettik yaşamaya
Hiç mi değiştirmedik rotamızı haritamızı, hiç mi değiştirmedik amaçlarımızı
Büyürken neler geldi geçti hayatlarımızdan neler neler öğrendik amaçlarımızdan, ve neler kaybettik hırslarımızdan
Hüzünlerimizi mi alladık pulladık koyduk hayatımızın başköşesine, neresine yerleştirdik onları ya da alıp fırlattık mı bir kenara.. onlar dururken odanın evin hayatın bir tarafında biz gülmeye mi devam ettik, tozlu yerlerde mi sakladık onları ve tüm bunların adını başka bir şey mi koyduk yaşarken… gülümsemeye çalışırken etrafımıza arkadaşlarımıza eşimize dostumuza, aslında gülümsemeye çalıştığımız kendimiz miydi neydi, her şey bi yana ben bi yana mı demiştik ne demiştik, ben kendimi seviyorum derken sevdiğimiz hayatlarımız mıydı neydi, neresiydi bu durduğumuz yerin adı?
Durdum düşündüm, sevdiğim her şeyi kaybettiğimde ortaya çıkan hüznümü ve kazandıklarımda dışarıya vurduğum gülüşümü…
Her şeyi düşündüm dinlerken…

Şimdi anneme baktım döndürüp başımı…
kulağımda kulaklık..Ve şiir tabiî ki…
Sanki annemin sesini duyar gibi..
Dinlerken hissettim 25 senedir annemin benim için hissettiklerini, istediklerini, endişelerini, annem ve benimle ilgili her şeyi…
Yaşamadım bilmiyorum diye içimden sordum, her anne mi böyle hissederdi..
İçimden cevap verdim çaresiz yine kendime, annemin de bu cevabı vereceğini bile bile,
ANNE OLUNCA ANLARSIN KIZIM….


2 yorum:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...