Pazar, Nisan 11, 2010

bile bile lades....


Malum konunun adı İ olsun…
O konuda oldukça hassastı.. normalinden fazla hassas. Daha önceki yaşanmışlıkları tahammül sınırını coktan aşmasına sebep olmuş, artık İ adını duymak bile sinirlerini geriyo, sevgiye ve aşka dair bütün duygularını ortadan kaldırıyor, yerini hep çekip gitme hissine bırakıyordu.
Çok defa söylemişti istemediğini çok defaa.. gayet hassas olduğunu, adını duymaktan bile nefret ettiğini, hayatında hiçbirşekilde istemediğini defalarca dile getirmişti.
Bir insanın sevgilisinden bazı şeyleri yapmasını istememesinden daha doğal ne olabilir? “istemiyorum lütfen” diye kelimelerle başlayıp ricalarını dile getirmekten, bu konuda anlayış beklemesinden, ve sevgildiğini düşünerek bazı fedakarlıklar istemesinden…
Evet hatalar olabilir demişti ilkinde.. Evet olabilir, şimdilik fazla tepki vermek yerine sakince akıllıca konıuşmak gerekir demişti.. sakince ve akıllıca konuşmştu ilkinde. İstemediğini tekrar dile getirmişti. İkisinin ortak hayatında böyle birşeyin olmasını adının bile geçmesini istemiyorum lütfen sevgilim, demişti. Tamam birdaha olmayacak cevabını da alabilmişti. Ve önemlisi şuydu ki;
Güvenmişti. Olmayacağına güvenmişti. İkinci ve üçünü hatalar geldi ardından. İlkindeki kadar sakin kalamadı bu sefer. Bağırdı. Kızgınlığını ve kırgınlığını sesini yükselterek belli etti. Ama yine affetti. Yine kabul etti. Sevgisi daha ağır bastığı için yine yok saydı olanı ve “peki ama tekrarı olmasın lütfen” dedi.
Tekrar güvenmişti.
Sinirlerinin gayet gergin olduğu bir akşamdı. Belli etmiyor olsa da çok üzgündü. Zaten içine atmak ve içinde yaşamak, etrafını mutsuz etmekten kaçmak hep kendi ruhunda olan bir şeydi. Üzüntüsünü içinde yaşadığı sevgilisin yansıtmamaya çalıştığı bir akşamdı. En yakın arkadaşı yanındaydı. Telefonu çaldı ve telefonu açtı. Gayet güzel konuşmaya başladılar ama konuşmanın sonuna doğru farketti ki olmayacağına dair söz aldığı, tekrar hayatlarına girmeyeceğine dair defedilen İ tekrar gelmişti.
Sakin kaldı. Sesini yükseltmedi. Hiç yükseltmedi. Kendisini umursanmaz hissetti. Evet tamı tamına umursanmaz. Sanki kendisi boşa konuşuyor, kendisi isteklerini sanki bulutlara söylüyormuş da rüzgar hepsini alıp götürmüş. Çok sakin kaldı, telefonu kapattı. Bütün duyguları bitmişti o anda ve artık onu hayatında istemiyordu.
Durup biraz düşündükten sonra arkadaşına sordu:
“Benim üzüleceğimi, sinirleneceğimi, kırılacağımı bile bile nasıl yapar bunu? Hiç mi değeri yok söylediklerimin ve benim??? “
Sabah yatağında gözlerini açtığında bir Pazar sabahına uzuun uzun düşündü. Sevildiğinizi bile bile ve kırılacağını üzüleceğini bile bile, nefsine hakim olamadığı için bir şeyi yapmaktan hiç mi çekinmez bi insan. Gerçtekten eskide ve filmlerde mi kaldı o fedakarlıklar?
Çok yazık çok..
Bile bile lades demek… çok yazık..
Sevgilerin, kelimelerin, isteklerin hiçbir anlamının olmadığı bir dünyada bir aşkta yaşıyoruz.. çok yazık çok…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...